31 Ekim 2012 Çarşamba

0

Ruj Ve Ayakkabı Uyumu

Beyaz ile en çok yakıştırdığım renklerden biri de pembedir.Birlikte "şeker" bir kombinasyon oluştururlar.

Nicole Scherzinger da bu iki renkle sade bir görüntü oluşturmuş,uyumu dudaklarına da taşımış. Ayakkabı ve ruj uyumunu bir çok ünlü denedi,siz de beğeniyor musunuz?
0

Çikolatalı Tart






Çikolatalı Tart



Malzemeler;

1.5 paket yulaflı bisküvi

100gr eritilmiş tereyağı



1 paket krema

160 gr çikolata



Yapılışı;

Bisküvileri robotta toz haline getirip tereyağıyla karıştırın. Küçük bir kalıbın tabanına düzgünce bastırıp sıkıştırarak yayın. Derin dondururucuda bekletin. Kremadan yarım çay bardağı kadar ayırın. Kalan kremayı kaynatmadan bir tencerede ısıtın ve çikolataları
0

Sarı Renk Çılgınlığı Geçmek Bilmiyor !!

Evet yeni sezona girdik giriyoruz hatta bordolarımız çıktı hemen giymek cakamızı atmak için fırsat kolluyoruz ama bir renk var ki geçen sezondan beri hala popülerliğini koruyor. Sanki bordoya sen dur bakim kenarda benim işim hala bitmedi diyor. Sarı renk derken her tonunu kastediyorum. Limondan başlayıp hardala kaçan, kavun, neon o şu bu şu yani genel anlamda sarı olsunda ne olursa olsun :)



 
 
Sarı renk özellikle kırmızı halıya bir başka yakışıyor. Mesela benim için 2012 'nin unutulmaz sarısı Julianne Moore 'un Dior elbisesine ait. Neon sarıda ise Jennifer Lopez 'in yine neon pembe stilettolar ile eşleştirdiği Michael Kors elbisesi.
 
Kolajlarda da gördüğünüz gibi Emmy, Altın Küre, Cannes ve Oscar 'da sarılar en gösterişli halleriyle salınıp durdular.
 
Bizim sınırlar içindeyse sarıya rağbet Hollywood 'daki kadar değil. Kırmızı halı kültürümüz olmadığından büyük sosyetik davetlere ve düğünlere bakıyoruz. Ve bu cesur rengi seçen 3 isim aklıma geliyor. Mine Kalpakçıoğlu, Fatoş Sarıgül ve Banu Çarmıklı. Bu listenin bu kadarla kalmayıp yeni isimler ve yakışan sarılar görmek dileğiyle :)
 
 
0

Out Of Stock # 6


Bir ay daha geride kaldı. Havaların da soğumaya başlamasıyla makyaj yapma rutinimiz geri döndü. Dolayısıyla ürünler de birer birer bitmeye başladı. Bakalım benim payıma neler tükenmiş bu ay? :)

1. Dior Addict Ultra Shine Ruj: Kendisi ilk Dior rujum olma özelliğine sahip. Açık pembe, sheer yapıda, içinde ince simleri bulunan, harika kokan bir rujdu. Ruj bitirme projem kapsamındaydı ve her güzel şey gibi o da bitti gitti. Evet, anlaşılacağı üzere bitmesine üzüldüm.


2. Dior Duo Express Instant Eye Make up Remover: Geçen ay da bitirmiştim. Bu son numune idi. Daha önceden de bahsettiğim gibi çift fazlı makyaj temizleyicilerini pek sevmiyorum. Ancak bu ürün aşırı yağlı his bırakmayan, ince yapılı bir temzileyiciydi. Bittiğine üzüldüm mü, üzülmedim mi, karar veremedim şimdi;)


3. Biotrue Lens Solüsyonu: Pek sevgili lens solüsyonumdan bir şişe daha bitirdim. Şu ana kadar en memnun kaldığım solüsyon; bir daha bir daha alıyorum. Yedeklerim de var, yaşasın! ;)


4. M.A.C Prep&Prime Vibrancy Eye Primer: Bu ürün aslında kuzenimindi, son demlerinde bana verdi ve ben sadece 1 kez kullanabildim:) Dolayısıyla yorum yapmam söz konusu değil. Ancak kuzenim bu ürünü göz altı kapatıcısından önce kullanmış; kapatıcının kalıcılığını arttırmak için. Memnun mu, değil mi bilmiyorum.


5. Dior Mini Ruj: Adını hatırlayamadığım tester ruj. 'Mauve' vardı adında ama tam olarak net değil, dediğim gibi:) Dudakta morumsu duruyor. Ruj fırçası sayesinde sonuna kadar kullandım.


6. Bepanthen Krem: Bugüne dek biten kaçıncı tüp acaba? ;)En çok dudak ve ellerimi nemlendirmesini seviyorum. Stoklarda her daim olan bir ürün, dememe gerek var mı? :)


7.  Şu yazımda tanıttığım The Body Shop Duş Kremi de bu ay bitenlerden. Memnun kaldığım bir ürün oldu. Ancak yenisini almak yerine aynı yazımda gördüğünüz duş jelini kullanacağım.







8. Max Factor Masterpiece Rimel: Maalesef fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. İlk Lila Kutu'dan çıkmıştı. Bu rimel hem uzun süre kullanılabilir hem de çok başarılı buldum. Max Factor rimelleri zaten beğeniliyor. Ben de bunu sevdim:)



Sizler neleri bitirdiniz, tükettiniz? Sevgiler;)








0

UZMAN DİYETİSYEN HATİCE KARSLIOĞLU


Bu soruyu bundan 30 yıl önce yöneltseydim, çoğu insandan “Bilmiyorum” yanıtını alırdım. Bugün durum çok farklı…
Mesleğimiz son 30 yılda hayli yol katetti. Ancak yine de bazı tek tip ya da yanlış algılamalar söz konusu… Buradan hareketle NEFİS’in ikinci sayısında, diyetisyenin kimliği üzerinde durmak istiyorum. Türkiye Diyetisyenler Derneği’nce yapılan “diyetisyenlik” tanımından yola çıkacağım.
Diyetisyen;
  • Beslenme biliminin ilkeleri doğrultusunda bireysel ve toplu beslenme      plan ve programları oluşturur. Bunu; bireyin büyümesi, gelişmesi,      sağlığının ömür boyu korunması ve yaşam kalitesinin artırılması için      yapar.
  • Besinlerden ve beslenme biçiminden kaynaklanan sağlık sorunlarını      araştırır, değerlendirir, çözüm yolları bulur; var olan besin      kaynaklarının ekonomi ve sağlık kurallarına uygun olarak kullanılmasını      sağlar.
  • Besin denetimi yapar; fizyolojik, psikolojik, sosyolojik olarak      sağlıklı yaşam biçimlerinin benimsenmesi amacıyla bireyi ve toplumu      bilgilendirir, bilinçlendirir.
  • Doğuştan ya da sonradan oluşan hastalıklarda tıbbi ve cerrahi      tedavilere uygun, doğal ve tedavi edici besinlerin bileşimlerine göre      beslenme programı uygular; bunun eğitimini verir, uygulama sonuçlarının      takipçisi olur.
Diyetisyen, sağlıkla ilgili herhangi bir yüksek öğretim kurumunun en az 4 yıllık (bir yıl hazırlık ile 5 yıl) “Beslenme ve Diyetetik” eğitim-öğretim programını tamamlar; “Beslenme ve Diyetetik Lisans Diploması” ile “Diyetisyen” unvanı alarak diyetisyenlik mesleğini yapmaya ve uygulamaya hak kazanır.
Ülkemizde 7 yıl öncesine kadar yalnızca Hacettepe Üniversitesi’nde Beslenme ve Diyetetik Bölümü varken, bugün Ankara, Başkent, Ege, Erciyes, Gazi, Haliç, İstanbul Bilim, Ondokuz Mayıs, Trakya, Yeditepe, Doğu Akdeniz ve Yakın Doğu Üniversiteleri de her yıl birçok mezun veriyor. Bu meslek grubu, ilk olarak 1961’de ILO (International Labour Organisation) tarafından yapılan meslek sınıflandırılmasında 0.69 kodu ile 1988’de ise 32.23 kodu ile standartlaştırılmıştır.
Diyetisyenler; Beslenme Bilimleri, Diyetetik Programı, Toplu Beslenme Sistemleri ve Toplum Beslenmesi ya da Klinik Diyetisyenlik, Halk Sağlığı Diyetisyenliği, Yönetici Diyetisyenliği, Eğitim ve Araştırma Diyetisyenliği Anabilim/Bilim dallarında bilim uzmanlığı ve doktora programlarına katılırlar.
Ancak, uzmanlık alanlarının bu denli çok ve çeşitli olmasına karşın daha çok obezite  beslenmesinde görev alan kişi olarak tanınırlar. Bu da diyetisyeni, yalnızca bireyi zayıflatan biri konumuna yerleştirir. Oysa diyetisyen, yalnızca obetize odaklı tıbbi beslenme tedavisi yapmaz.  Tip2 diyabet, Tip 1 diyabet, böbrek hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, enteral-paranteral, kanser, kalp hastalıkları, hipertansiyon gibi hastalıklara yönelik beslenme tedavi uygular. Çocukluk, ergenlik, gebelik, emziklilik ve yaşlılık dönemlerine özgü ayrı ayrı beslenme programları düzenler. Sporcu beslenmesi bambaşka bir alandır. Anoreksiya nevroza ve blumia nevroza gibi hastalıklar da… Çalışan sayısı fazla olan büyük işletmelerde, toplu beslenme menüsü, yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme koşullarını bir arada bulundurması bakımından yine bir uzmanlık alanıdır. Menü düzenleme, besinlerin pişirilmesi ve saklanması, personele hijyen konusunda eğitim vermek, kurumsal beslenme danışmanlığının konusudur.
Diyetisyenlik, insanları zayıflatmak üzere  veren bir kurum değildir. Bir diyetisyene herhangi bir nedenle gittiğinizde yapması gereken şudur: Herhangi bir fizyolojik sorununuz olup olmadığını saptamak için sizi öncelikle bir endokrinoloji uzmanına yönlendirmek. Tıbbi tahlillerinizi, aile ve hastalık geçmişiniz ışığında değerlendirmek. Beslenme alışkanlıklarınızı, psikolojik durumunuzu ve fiziksel aktivite programınızı tüm bu verilerle birlikte ele almak. Özetle diyetisyen, tıbbi beslenme tedavisi uygulayan kişidir.
info@kibem.com.tr ( sorularınızı hemen sorabilirsiniz)
Yakında Uzman diyetisyen Hatice Karslıoğlu ile süprizler gelecek...

0

Bayramda neler yaptık...


Bu yaramazla tepelerde gezdik.

Birinci gün, kurban telaşı...
İkinci gün, büyükleri ziyaret...
Üçüncü-dördüncü gün misafirlerimizi ağırladık.

Menümüzde neler vardı.

- Kavurma
(bir kısmını buzlukta muhafaza ediyordum, dolaptakiler tükenince acil buzluktan çıktı. 
Buzluktan çıkmış hali)





0

Küçük Börekçikler


Çıtır çıtır börecikler isterseniz...
Çalışan insanların kurtarıcısı olarak buzluğa atıyorum.
Her zaman taze börekçiklerim hazır oluyor.
Malzemeler

1 kg yufka
1 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı su

İç malzemesi
I.Alternatif
1 kg Pırasa'nın beyaz kısımları
(ben markette satılan, tek beyaz kısımları olan paketlerden alıyorum, ziyan olmuyor)
Sıvıyağ
Karabiber
Tuz

Pırasalar küçük küçük doğranır. (Robotlamanızı tavsiye ederim, çünkü pırasa da soğan gibi göz yakar.)
Doğradığımız pırasaları kızgın yağda harlı ateşte pişirin. Hafif rengi soluncaya kadar kavurun, en son tuzunu ve karabiberini atın. Yağ kızmaz ise pırasalarınız çok yağ çeker, harlı ateş olmaz ise çok sulanır, lezzeti değişir.














II.Alternatif
4 patates 
200 gr. kıyma
Sıvıyağ
Karabiber
Kırmızıbiber (ben koymadım)
Tuz

Patatesleri ister haşlayın, isterseniz rendeleyip sıvıyağda kavurun. Rendeleyip sıvıyağda kavuracaksanız, önceden tuzunu atın ve yine kızgın yağda kavurun. her iki şekil için de kıymayı ayrı kavurun ve daha sonra ekleyin. İstediğiniz baharatlarla tatlandırabilirsiniz.

III.Alternatif
500 gr. Ispanak
3-4 adet kuru soğan
Sıvıyağ

Soğan ve ıspanağı sıvıyağda kavurun en son tuzunu atıp, ocaktan alın.

Her üç iç malzemesi de çok yakışıyor ;)

Hazırlanışı

Bir bardak su ve bir bardak sıvıyağı karıştırmadan ayrı ayrı kullanacağız. (Bana tarifi verirken karıştırmam söylenmişti ama öyle olunca sıvıyağ yukarı çıkıyor ve yufkaların bazıları daha yağlı oluyor. Onun için kaşıkla eşit miktarda su ve sıvıyağı ayrı ayrı koyuyorum. Her tarafına yayıyorum.)
Her bir yufkaya yaklaşık 3-4 yemek kaşığı su ve sıvıyağ gezdirerek gözleme/zarf gibi katlayacağız. Böylece yufkamız zarf şeklini alacak.
Sonra hazırladığımız içten şekildeki gibi bir kenarına koyacağız. Ben bütün yufkaları hazırlayıp ondan sonra iç malzememi paylaştırıyorum. Böylece hem artmıyor hem de biri az diğeri çok olmuyor. 


Sonra o kenardan başlayarak sıkıca saracağız.


Sonra her bir yufkayı istediğiniz ölçüde kesebilirsiniz.
Ben altıya bölüyorum.

Şimdi işin püf noktasını veriyorum. Bunları buzluğa koyacağız ve iyice donacak.
Pişireceğimiz zaman çıkaracağız ve buzu çözülmeden üzerine yumurta sarısı sürüp,
200 derece fırında iyice pişireceğiz ki çıtır çıtır olsun.
Buzluğa koymadan pişirirseniz  ve tepsiye bitişik dizerseniz yumuşacık börekleriniz olur.
İyice buz tutsun ve tepsiye dizerken de hafif aralıklı dizin ki kenarlarıda kızarsın ve çıtır çıtır olsun.


Afiyet olsun...

back to top