19 Ekim 2009 Pazartesi

0

Sevgili Günlük- Domuz Gribine İnanmıyorum...



       Domuz gribi geldi, gelecek, şu kadar insan ölecek, okullar tatil edilip tv üzerinden eğitim devam edilecek vs... domuz gribi gate' in hergün değişen ve insanı daha da şaşırtan gündeminin hızına yetişemiyorum. Geçen hafta konuyla ilgili bir başlangıç yaptım, araya başka şeyler girdi, Nalan Abla'nın yazısını okuyunca, taslağım aklıma gelip devam edeyim dedim.



       Çevremdeki herkese, özellikle de çocuğu olan herkese bugünlerde hep bu soruyu sorup, kendim için röportaj yapıyorum. Çoğunluğun kararsızlığında yaptırmama eylemi ağır basıyor. Hafta sonu kardeşime de sordum. Aslında sormadım, "sakın yaptırma" dedim. O da "henüz yaptırmaya karar verecek kadar ikna olmadım", dedi.



       Geçen hafta yan komşum oğlunu allerjisi için rutin kontrolüne götürmüştü. Doktoru da çevremdeki pediatrik allerji vakalarının hepsine tavsiye edilen-ettiğimiz ve tedavisinden çok güzel ve olumlu sonuçlar alınan Prof. Dr. Ülker Öneş' ti.





       Ülker Hanım, rutin muayene sonunda oğlunun normal grip aşısını yaptırmak isteyen arkadaşımın, domuz gribi aşısıyla ilgili sorusuna, "kesinlikle yaptırmayın, henüz denenmemiş, yan etkilerinin ne olduğu-olabileceği bilinmeyen bir aşı" demiş.



       Zaten kabullenemediğim ve kafamda soru işaretleri bırakan bu konuya ben kendi adıma son noktayı koydum. Oğluma da sıkı sıkı tembih ettim, okulda aşı için geldiklerinde, kesinlikle vurdurma, dedim.



      Belki paranoyakça düşündüğümü düşüneceksiniz ama ben bu tür kuş gribi, domuz gribi vs... gribi salgınlarının normal yollarla başlayıp, tesadüfen yayıldığını düşünmüyorum. Meteroloji tahmini yapar gibi, şu aylarda şu salgın gelecek, bilmem kaç küsur kişi ölecek haberlerine de, virüsü attılar ki, biliyorlar diye düşünüyorum.





       İnsanların hızlı ve sık seyahat edebilmeleri nedeniyle tüm dünyayı tehdit eden bu virüsün Türkiye medyasında bu kadar çok yer bulurken, daha önce kuş gribi olayında olduğu gibi, diğer ülkelerde bu kadar yankı yapmaması beni endişelendiriyor. Geçen gün Almanya' dan gelen bir yakınımız Almanya'da da doktoların aşıyı önermediğinden, buradaki kadar olayın büyütülmediğinden bahsetti.



       Bizimkilerin de işi zor. Önlem alınmadığı, ciddiye alınmadığı takdirde olası tek bir vakada bile sonuçtan yukarıdakileri suçlayıp, "devlet nerede? ", diyeceğimiz için mi bu kadar önemsenip, önlem alınıyor, yoksa gerçekten bizi neler bekliyor kestirmek zor... Fakat kendi adıma, aşının az gelişmiş ülkelere bedelsiz dağıtımı bana kobay olarak kullanılıyoruz işaretini veriyor. Haklı çıkmak istemiyorum, yanılmak istiyorum. Çok çok gerekli bebek-çocuk aşılarını (su çiçeği, hepatit A, rota, pnömokok) bedelli yapan devletimiz keşke bu konuda da hassas davransa diyorum. Kardeşimden öğrendim. Naz' ın iki aşısına 120 lira ödemişler. Ekonomik durumu normal olmayanların bu aşılardan haberi bile yok, olsa da nasıl yaptıracaklar?



       Geçenlerde bir arkadaş toplantısındaydım. Hepimizin çocukların okulundan dolayı bir tanışmışlığımız var, hatta çocuklarımız sayesinde tanıştık ve dolayısıyla gündem domuz gribiydi. Hepimiz  neler yapılması ve yapılmaması gerektiğini konuşup durduk. Aşı yaptırmalı mıydık? Çocuklarımıza susuz hijyen sağlayan jellerden alıp çantalarına birer tane atmalıydık, hapşırırken kolumuzun içiyle ağzımızı siperlemeliydik, öpüşmeyi de tokalaşmayı da hayatımızdan çıkarmalıydık, vs. vs...



        Böyle konuşurken ben bir an uçtum-gittim. Bunları konuşuyor olmak Amerikan yapımı bir doğal felaket filmi izlemek gibi geldi. İşte bakın bunları normal normal konuşuyorduk. Alışmıştık. Nelere alışan bu insanoğluna,  yarın kıyamet kopacak dense de alışacak neredeyse.



Bu kanıksama içimi ürpertiyor benim...



Hani klasik bir laf vardır ya;  "İNANIRSAK OLUR BENCE"



O halde ben domuz gribine İNANMIYORUM...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top