Hayatımdaki en garip an, senin öldüğün ana denk gelmiş. Bir öykü yazıyordum, "isterse babası da gelebilirdi tabii, bu öyküde hiç kimsenin asla ölmeyeceğini biliyor musunuz?" diye yazdığım anda sen gitmişsin. Ya da, sen gittiğinde ben bunları yazmışım.
Sonrasında, bak kaç yıl sana yazamadım.
Baba, ben iyiyim. Bıraktığından daha iyi. Kızın bildiğin gibi aslında.
Huysuz, alıngan, kendini matah bi şey sanan. Ama şu var, galiba biraz büyüdüm artık. Anladım ki kıble ben değilim, her yol bana çıkmıyor, yol boyunda gelincik olmuşum.
Annemi merak etme, o da bildiğin gibi. Resim yapıyor, öğüt veriyor, ıspanaklı böreği yine çok güzel. Geçenlerde senin o çok sevdiğin oltu taşı tespiğini bana verdi. Seninle vedalaşmadı, sadece beni affetti. Çok üzdüm ya seni deliliğimle.
Bırak o öyle bilsin baba, ben balkon muhabbetlerimizi biliyorum. "Nasıl mutlu olacaksan öyle yaşa kızım" demiştin. Annemi bilirsin, mutluluk tanımı ezbere dayanır. Çok sıkı bir tanımdır bu, hiç şaşmaz. Döner dolaşır gelir teslim olursun.
Baba, ben iyiyim. Kızını kimse üzmüyor artık. Ben de kimseyi üzmüyorum, geçti o fasıllar. "Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş" tüm türküler.
Sarı gelin kaldı tabii.. bir yere gideceği yok, o senin türkündü, nereye gidecekmiş? Türküde, mantıda, demli çayda, kırmızı karanfilde seni özlüyorum. balkon da sensiz hiç içime sinmiyor.
Bahaneye gerek yok baba, ben seni özlüyorum. İyiyim ama, ne olur merak etme beni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder