Şimdi biraz kafayı toparlayıp şu blogun varlık sebebine odaklanmam gerekiyor. Ayla'ya rastladığım gün, bi şeyler değişti bende. Bunu o gece içip dertleşirken anlamamıştım. Aslında hala daha neyi ne kadar anladığımı hiç bilmiyorum. Yazarak, içimi dökerek hatta belki kusarak bulmaya çalışıyorum.
Anılara dalmak bazen ruh sağlığına zarar verebiliyor. Unutmak gibi insan ırkına özgü bir sakatlık varken, tadını çıkarmak lazım. Ama ne gezer? Ben özellikle unutmuyorum, unutmaktan korkuyorum. Sanki iradem dışında hafızamdan bir şeyler silinip gidecek ve kimliksiz, dünsüz kalacağım. Oysa şöyle bi şey var: Kal lan manyak! Kal! Bi naneye yaramayan bi ton saçma sapan çöpe kutsal emanet muamelesi çekmenin ne manası var? Senin yere göğe sığdıramayıp başın üstünde taşıdığın her anı, her an, onu seninle paylaşanların çoktan belleğinden, yüreğinden silinmiş eşek cennetini boylamış. Yahu mal mısın nesin be kadın? Hayır o kadar koruyup kolladığın zerzavata bari bi parça değer versen? Hadi şimdi iki dakka delikanlı ol, açık ol sana bana. Bi söyle Peri, sen kime değer verdin bugüne kadar? Bi düşün bakalım, belki de, kimseye kayda değer bi değer vermediğin için anılarına sahip çıkıyorsun?
Neyse işte, mevzu yine dağıttı kendini. Şunu diyordum, her durumda anılara saplanıp kalmak akıl işi değil. İnsanın, anıyla yüzleşmesini engelliyor. Bugününü, şu anını piç edip bırakıyor. Sonra da içine ettiğin bugünün için anı defterine kayıt düşüyorsun ve bi zaman sonra bu kayıp günler için anılar yaratmaya başlıyorsun. Boş yere elinden kayıp giden ve hiçbir anlamı, değeri olmayan günlerini bir parça olsun değere bindirmek için. Yani bu bir bakıma akıl sağlığı açısından olabilecek bir kandırmacaymış gibi görünebilir. Kısa vadede geçici bi rahatlama sağladığı da vakidir. Ve fakat, kesinlikle, tam teşekküllü bir bok yemedir!
Bak misal buraya nereden geldim anlatayım: Ayla o gece benim eski sevgilimden söz ettiğinde, onunla ilgili bi şeyler anlattığında, artık içkinin etkisi midir nedir bilemem, hiçbi şey hissetmedim. Hayatımdan dehleyeli çok zaman olmuş, üstünden de hayli kayda değer vatan evladı gelip geçmiş. Yani hakikaten özlemiyorum, düşünmüyorum, bi tık yok yani. Unutmuyorum o ayrı. Nedenlerini kırk saattir anlatıyorum işte, bi tür manyaklık.
Ama sonra ne oluyor? Sabahına bi bakıyorum ki, yav yine aynı hissiyat. Yok abi, hiçbir şey yok. Bi üzül bi içlen bi'bi şey ol. Yok anasını satayım. Da, niye yok?? Nasıl olmaz! Ben onca zamanı boşa mı yaşamışım yani? Aşk tutku heyecan? Lan nere gitti bunlar? Neyse uzatmıyım, aşık olan ve aşkını bodoslama bir tutkuyla kafayı sıyıra sıyıra yaşanlar beni anlar diyeyim bari. Anlayın hakkaten. Ve bi düşünün ki, bir an gelmiş, ayrılığı falan saymıyorum, geç onları.. Bi an gelmiş ve püf! Uçmuş gitmiş meğerse. Farkına bile varmamışsın.
Sonra da kalifiye bi manyak olduğun için, vay efendim niye bi şey hissetmiyorum diye psikolojiyi bozup, kendine içlenmeler detlenmeler şipariş etmişsin. Oyuncu kadın Kahve Perisi;)
Gerizekalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder