Hayvanlardan nefret edilmez, bir hayvandan nefret etmek çok zor. İmkansız hatta. İnsanlardan nefret edilebiliyor ancak. O da öyle tek bir insandan değil, o da çok zor. Tamam kızabilirsin, büyük bir öfke duyabilirsin ama nefret etmek için çok çok büyük olayların, dramların, kocaman faciaların ve nefret etme isteğinin bir araya gelmesi gerekiyor. İnsanlar için durum farklı. Soykırımlara, vahşetlere, açgözlülüğe, hayvanlara yapılan eziyetlere ve daha (keşke gezegen dünyanın dili olsa da anlatsa) bir çok şeye bakıp, neye baktığını gördükten sonra insan evladından nefret etmek çok kolay.
İnsanın içini karartan, ve içinin karasını önünde sonunda yüzüne yansıtan bir duygu nefret. Hakikaten tavsiye edilecek, övülecek ve hatta kutsanacak bi halt değil. Kin duymakla karıştırılacak bir yanı var ama biz bunu görmezden gelelim lütfen. Kin duymak sanki daha etken, nefret ise daha edilgen bir his. Tabii, sonuçları bakımından. Nefret eden çoğu zaman içinde yaşıyor, kafasında olup bitiyor her ne varsa. Kin duymaya başlayınca, işte o zaman sanki insan elini ayağını koyacağı bir yer bulamıyor. Kaşı gözü ayrı ayrı oynuyor. Varsa şayet, sinirden tikleri azıyor, yoksa dert sahibi oluyor. Midesine vuruyor, rengi kaçıyor vs. Sonra da zaten eyleme dökmeye başlıyor hissiyatını, ki bu da rezil rüsva bir şey.
Şimdi yazının burasında sevgi böcüklüğüne heves edip "kimselerden nefret etmeyin" demem gerekiyor gibi, ama ben neredeyse insan ırkının tamamından fena halde nefret eden bir başka insan olarak, "nefret ediyorsanız edin, ama bunun kine dönmesine izin vermeyin" diyeceğim. Siz isterseniz beni kale almayın, bildiğinizi okuyun.
Tek bir şey var, hani insan içinde olmasa da, insanın kendisiyle başbaşa kaldığı zamanlarda, acaba birilerinden bir şeylerden nefret ediyor muyum diye düşünün. Cevabı kendinize verin. Cevap, evet lan çok fena nefret ediyorum şundan bundan ise, o duyguyu en güzel, en canlı, en cafcaflı paket kağıtlarıyla kaplayın, en ipek kurdelelerle bağlayın, tepesine kocaman bir fiyonk kondurun ve belleğinizin "hayli gereksiz ama neylersin ki var" rafına koyun. Bi'akıllı olun çok rica edeceğim. Ben olamadım, bari siz olun.
Bende olan biten şu: Raf doldu, taşıyor. Kutular her renkten, boy boy. İşin komik yanı, daha önce paketlediğim nefretlik şeyleri unutuyorum ve elimde yeni bir kutuyla rafa gittiğimde oha lan? diyorum. Kötüyüm, onu anlıyorum. Onca nefreti nereye sığdırmışım.
Bir kez daha: Höf!


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder