Kadınlara ve özellikle genç hanımlara iki satır bi şeyler söyleyip bu erkeğe kadına/karı- kocaya akıl fikir verme faslını bitirecem. Nereden esti niye girdim böyle bi gereksiz işe, hiiiç hatırlamıyorum şeker. Oldu bi kere.
Aslında benim, birbirinden pırlanta, güzeller güzeli, akıl küpü kızlarımız için söyleyebileceğim farklı bir şey yok. Yani onlara da "eşleriniz, sevgilileriniz sizin malınız değildir, kaldırın o tasmaları" der, bence mevzuyu özetlerim. Bu tasma da nereden çıktı falan diyorsanız, buyurun: Biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz anacım. Pek güzel biliriz. Genelleme yapıyorum an itibariyle, bana ama öyle değil böyle falan diye münferit örneklerle gelmeyin reca ederim. Genelleme bana diyor ki, bu memleketin kızlarının kendilerini var edebilme aracı eş ve anne olmaktır. Eş olmadan anne olabilecek halimiz yoktur. Burada sözü edilen hal, elbette ki paşa gönül halidir. Yani: "Ben evlenmiyorum kardeşim! Ama anne olmak istiyorum te o kaa!" diyebilen, ve demekle kalmayıp bunu uygulayabilen kadın sayısı hepimizin malumudur, çünkü bunlar haber değeri taşır bu ellerde. O kadar acayip bir iş olarak görülür yaptıkları.
O bakımdan biz genelimize odaklanalım ve diyelim ki: El birliğiyle eş ve anne olmaya kodladığımız kızlarımızın hayallerine bile ipotek koyuyoruz. Alayının en şahane hayali, şahane bir düğün! Yahu bi galaksiyi gezmeyi hayal edin misal, bi kerecik olsun hayalinizde bir kara deliğe düşün. Galaksiden vazgeçtim, bari Mars'a gidin dönün. Arada Ay dedeye uğrayıp bi demli çayını için, elini öpün, hayır duasını alın. Nebleyim bi kerecik olsun en şahane hayal olarak, misal bütün kanserlere deva olacak bir ilacı siz bulun. OLmuyor ama değil mi? Olmuyor, çünkü biz toplum olarak, aynı yollardan geçip, aynı hapları yutmuş, aynı ezberi yapmış insanlar olarak, sizlerin hayallerinize bile el koyduk.
Başka hayal vermedik ki, ne desem havada kalacak kabul.
Ama diyecem yine de. Çünkü ben biliyorum ki, kafaları gayet iyi çalışan ve başlarına örülen bu çorabın farkına varan birçok genç hanım, bile bile aynı oyunu oynuyor. Herhangi bir hayalin peşinden koşmak, bir ademoğluna tasmayı takmak kadar kolayına gelmiyor. Kolayı seçiyor. Güvence dediği esareti, huzur dediği erken emekliliği seçiyor. Ve seçtiği adamlar da edeleli kollarına yandığı, kaşına gözüne kurban olduğu değil. Onlara aşık oluyor, istiyor ama gidip bir "koca" buluyor kendine. Şimdi burada kadınların da birer evlenilecek erkek-eğlenilecek erkek ayrımları olduğu konusuna girmeyeyim. Biliyoruz di mi neyin ne olduğunu?
Ha işte o zaman ne diyorsun be kadın? diyorsanız, valla ben de bilmiyorum. Durum vahim gözüküyor. Bir çocuğu eğitmek istiyorsan, işe anneannesinden başlayacaksın diye bir söz okumuştum çok eskiden. Galiba artık yapabileceğimiz bi şey yok. Ama şimdi böyle bi başlayalım derim, bakarsın işe yarar. Şu fani alemde bir kadının en önemli vazifesinin evlenmek ve çocuk doğurmak olduğu dayatmasına kaç kadın dil çıkartırsa, geleceğe umut olur. Çünkü erkeğin ve kadının ortak mutsuzluklarının baş sebebi bu ezbere yaşamların mahkumiyetidir. Tutsak ruhlar da hem kendilerine, hem diğer tutsaklara eziyet ederler. Herkes birbirinin tasmasına hırsla ve başka bir şeklini bilmedikleri için, haz ile yapışır. Zevk alırlar mutsuzluklarını yaymaktan. Diğerleri de kendileri gibi olsun isterler. Herkes zincirine biat etsin isterler. Çünkü ancak o zaman, yaşamlarının bir anlamı olduğuna inanırlar.
Daraldım yav.. Tıkandım kaldım zaten, bi naneye yaramayan bi ton laf.
Gereksiz işlerden sorumluyum ya, o bakımdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder