31 Ekim 2010 Pazar
İnegöl Köfte
İnegöl Köfte
Bu tarifi eklerken bakıyorum da neredeyse hiç etli yemek tarifim yok.Kırmızı etten ziyade beyaz et tükettiğim için olsa gerek. İnşallah yakında evde mangal tadında kanat tarifi de geliyor...
Tarifim evcini'nden.
Malzemeler;
Yarım kg döş kıyması
1/2 çay bardağı galeta unu
1/2 çay bardağı su
1 adet soğan
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı limon suyu
1 tatlı kaşığı karbonat
5 adet
Cadılar Bayramı 2010
En çok kullanılmış malzemeler: Kirpik, renkli peruklar, yapma kan ve renkli boyalar
En orijinal fikir: Ketçap ve Hardal, Tuz ve Karabiber olmak
kırmızı kalpli pasta
Trend: 1940ların retro saç modelleri
1940’ların meşhur retro saç modeli bu kış geri geliyor. Rulo ve pürüzsüz buklelerin ağırlıkta olduğu saç modellerini bende çok beğeniyorum. Hatta blogumun logosunda göreceğiniz resimdeki saçım ve elbisemde de böyle bir hava yaratmaya çalışmıştım :)
29 Ekim 2010 Cuma
3 lü yaşlar birşeylerde olgunlaşman gerektiğini söylüyor sana...
3 yaşında Dünya'yı tanımaya başlarsın. Bu ne? soruları yankılanır. Ebeveynler cevap vermekten yorgun düşer ama sabırla dünyayı tanıtırlar sana...
13 yaşına geldiğinde karşı cinsi tanımaya başlarsın. Genç kızlığa adım attığın bu yaşlarda giyimine, saçına özen göstermeye başlar ve bu süreçte hırçın hareketlerinle yine! çıldırtırsın ebeveynleri ama onlar yine sabırla bu dönemin geçmesini beklerler... Artık çocuk değilsindir. Erişkinde olmamışsındır tam. Keyifli, çılgınlıklarla dolu, arkadaşlarla sebepli sebepsiz atacağın muhteşem kahkahalar bekler seni...
23 yaşına geldiğinde bir uçurumun kenarında hissedersin kendini. Koşup atlamak istersin yok ölmek için değil özgür kılmak için kendini bilirsin çünkü kanatlanıp uçabilirsin uçsuz bucaksız geleceğine.Uçurumun kenarına oturup, geriye bakar ve sebepli sebepsiz kahkahaları özlersin dostlarla sabaha kadar gülüp, bir parka gidip Evin şaraplarından içmek istersin o iğrenç tadına aldırmadan tadına doyulmaz sohbetler etmek. Karşı ki camdan dehşetle güya gizli gizli sizi süzen adama gülmek istersin. En keyif aldığın saçmalıklar gelir aklına soğuk esprilerle ısındığın lise günleri vb... bir sürü anı işte. Büyüdün artık ve rastgele bir parkta yere çömüpte evin şarabı içmenin vakti geldi geçti. Ancak bir cafeye gider peynir tabağının yanında yakut falan yudumlarsın usluca. Bara gittiğinde başın şişer evde oturup uzun uzun sohbetler etmek istersin. Ama dostlar hep uzaktadır. Yakında olanlarda erken yattıkları için o işte yatar... Büyümek zor zanaat. Bir dönem gelir ve sonunda bunalıma girersin. Yapılacak işler birikir, canın yataktan çıkmak istemez, hayat bir yerlerde monotona bağlar, birkaç üzücü haber alırsın, sevgilin sevdiklerin hep yanında olsun hep seninle ilgilensin istersin. Çocukluğuna sımsıkı tutunur ve ona onu asla bırakmayacağını söylersin. İnatla büyümicem işte!... Çocukça tepkiler vermeye başlarsın sonra yaptıkların için gülersin kendine.
Tamam dersin silkelenip kendine gelmenin vakti geldi. Niye bu kadar bunaldım ki... Geceleri usulca dökülen sebebini dahi bilmediğin yaşlar gerektiğinde akmalı şimdi dursunlar yerlerinde. Bu yaşın zoru ne benle... İşlerim yoluna girecek, çok daha iyi olacak herşey, kötü haberler yerini iyilere bırakacak, sevgili her gün elimi daha sıkı tutacak, aileme bir sarılırsam onlar bana on kez sarılacak. Neymiş bu 23 ergenlik döneminden bile zormuş bu.
Haydi genç Oturup durma uçurumun kenarında boş boş. Çocukluğunu bırakmadanda büyüyebilirsin sıkma canını daha fazla kitap oku, daha çok müzik dinle, daha çok yürüyüş yap, daha çok yeni yer görmeye git ve daha çok sarıl sevdiklerine.
Şimdi çocuksu gülümsemeni takın ve koş var gücünle uçurumun sonuna kadar ve at kendini aşağı bir süre düşeceksin ve içinde büyük bir korku olacak. Fakat olgunlaşıp kanatların çıktığı zaman ortaya ögürlüğün keyfine varacaksın uçacaksın mavi göklere, hayal gücünün sınırlarını zorlayarak. Gökkuşağı kıvamında renkli ve keyifli bir hayat yaşayacaksın. Ohh... buda bitti...
33'te tekrar görüşmek üzere...
Ayşe Özyılmazel ile Buse'nin Dolabında bu hafta: En trendi çizmeler
28 Ekim 2010 Perşembe
Son Koleksiyonuyla: Kate Moss
27 Ekim 2010 Çarşamba
Hazin bir öykü: "Yemişim İmajını"
Çocukken ortada anlaşılamayacak pek bir şey yoktu. Ne insan ne mekan ne vaka. Ne görüyorsan oydu bütün olan biten. Sonra biraz büyüyünce bunlar anlaşılmaz olmaya başladı. En çok da insanlar. Ama bu hal çok uzun sürmedi, çünkü büyüyen insan yavrusu burçları öğrendi. Mevzuyu bu noktada kesin çözüme kavuşturup huzura eren çok insan oldu, ama hakikaten çok oldu. 12 tür insan vardı, ve bunların alayı "ay tıpkı ben" diye tasdik ettikleri bir ayrıma tabi tutulmuşlardı. Dolayısıyla, ayrımın doğallığından kimse işgillenmedi. Hem ne güzel herkes birbirini anlıyordu. Olmaz yav öyle şey diyenlere "yükseleni şey onun ondan öyle" dendi, konu kapandı. Kapsamlı bir burç bilgisine sahip olan herkes, diğer herkesi anladı pek bi güzel.
Sonra bunların üstüne bir de "imaj hiçbir şeydir susuzluk her şey" aydınlanması geldi. (Buna imaj çağı desek mi kanka naapsak?) İmaj çağında belli imajın insanlarını anlayamamak diye bir şey söz konusu bile değildi. Onlar misal hep aynı renkte, aynı tarzda giysiler giyinirlerdi. Saçları kokuları takıları birbirine benzerdi. Hatta benzemezdi, aynısı olurdu. Aynı şeyi dinlerlerdi, aynı şeyi okurlardı, içerlerdi, yerlerdi, aynı şekilde aşık olurlardı. Aynı pozu verirlerdi her fotoğrafta. O kadar aynıydılar ki, aynı hedef kitlenin bir örnek neferleri olarak aynı hapları yutarladı, aynı şeyleri söylerlerdi. Çok iyi anlarlardı birbirlerini.
Çakma imaj çağında ise "yemişim imajını" ekolü sildi süpürdü ortalığı. Anlaşılamıyor olmak, anlaşılamamak büyük sükse yaptı. Ve en büyük iltifat, en yüce yüceltme, birine "anlayamıyorum seni" demek oldu. Ayrıca, yeri gelmese de belirtmek isterim ki: Hem imaj çağında hem de çakmasında insan evladının haleti ruhiyesini anlamak için uğraşan bilim insanlarına bir tür falcı ve hatta büyücü muamelesi yapıldı. (Ki onların bir kısmı da, çıkıp bi temiz hava alsa hiçbir şeyciği kalmayacak içi daralmış insanları çözümlemekle, terapilerden terapi beğendirmekle desteklediler bu muameleyi.)
Ancak bu çakma imaj çağının en hayırlara vesile olan yanı, anlaşılamayan, anlamayan ve bu marifetleriyle gurur duyan insanlarda bunaltı yaratması olmuştur. Birçok can fena halde ve hakikaten çok bi sıkılmıştır, daralmıştır ve bir 'yemişim imajını, imajı' haline getirdikleri 'duruşlarını' sorgulamaya başlamışlardır.
Sonuç şöyle bir şeydir: "Ne ki şimdi bu?"
İşte bu: "Kimse kimseyi çok iyi anlayamaz" durağının birkaç durak öncesidir.
(Aradaki durakları yürüyerek aşmak ve bu durakta çok fazla takılmamak tavsiye edilir. Çünkü "kimse kimseyi cok iyi anlayamaz" durağı çölde bir vaha gibidir, mutlu eder insanı, rahatlatır. Zaten kimse kimseyi çok iyi anlamıyorsa ne gereği vardır çöllerde kaybolmanın. Ama malum, çölün ötesini merak etmek güzel bi şeydir.)
Kapanış: Tespit bittii..
Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası
Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası
Dışarıdaki soğuk havalara inat bu sıcacık çorba herkese afiyet olsun...
Malzemeler;1 su bardağı yeşil mercimek1 su bardağı erişte1 adet soğan2 yemek kaşığı salça2 yemek kaşığı tereyağıNane - reyhan(isteğe bağlı)
Yapılışı;Yeşil mercimekleri küçük bir tencerede 5 - 10 dk. kadar hafifçe siyah suyu çıkana kadar haşlayın ve süzün. Çok haşlamaya gerek yok, yoksa çorba
Keçe İşleme Bileklik Mavi Kuş
26 Ekim 2010 Salı
Neriman Hanım'dan bayanları cesaretlendirecek tasarımlar!
Bir yaptığımı diğer gün yaptığımda bambaşka bir model çıkıyor aslında! Oje olarak marka önemli değil, her markayı kullanıyorum önemli olan renk. Eskiden bu kadar çeşit yoktu artık sedefliden simliye neon renklere kadar her çeşit bulmak mümkün. Özelikle son zamanlarda Golden Rose ve Flormar ince uçlu ojeler çıkardı onlarda çok pratik aslında. Benim özel fırçalarım var yurt dışından getirttiğim çok ince veya çok kalın işimi görücek her boy var. Bir de taşlar, inciler, fmo hamurundan yapılmış çiçekler ve dantelleri tüm bunları hareketlendirmek için kullanıyorum. Son zamanlarda genellikle e-bay den alışveriş yapıyorum."
Neriman Hanım'ın kendine olan güvenini, böyle bir projeyi gerçekleştirmesini tebrik ediyor ve bazen kırmızı oje bile sürmekten korkan biz bayanları bu yazıdan sonra fazlasıyla cesaretlendireceğine inanıyorum! Bende en kısa zamanda burada Minx manikürü deneyip nasıl yapıldığını, hangi malzemeler kullanıldığını sizinle detaylı şekilde paylaşacağım. Bu arada tasarımlar arasında favorim nazar boncuklular oldu :)