Büyüklerimiz bizlerle çok uğraştılar. Vatana millete hayırlı bir evlat olalım diye, saygılı insanlar olalım diye çok ama çok uğraştılar. Ben öyle hatırlıyorum en azından. Ya da, benimle çok uğraşmışlardır, bana öyle geliyordur bilemem. Genelleme yapmak istiyor paşa gönlüm, engel olmayacağım.
Özet geç: Mesele "ANDIMIZ" Yani öyle çocuk yetiştirme, eğitim börtü böcük sevgi kelebek bi şey yazmayacağım. Aman diyim bi yanlışlık olmasın.
Genelleme: Yanlış bi şeyler olmuş.
Şöyle ki:
El kadar çocuklara yıllarca and içirdik. Ki, bizler de pek bi afiyetle zaten içmiştik. Yani bu halimiz, andı alıp hap misali içmiş halimiz. İçmeseydik ne olurdu? Hastalanır mıydık? Bi arızamız mı olurdu? Babamız atamız kimdi bilemez miydik? Ahlaksız edepsiz kimliksiz mi olurduk?
Her sabah, kendini sadece uykusuz hisseden çocuklara aslında doğru ve çalışkan olduklarını belletseydik, bunu kuşaklar boyu yapılmış bi tür gereksiz şaka olarak kabullenebilirdik.
Ama kabullenemedik, çünkü biz “önce” Türk idik.
Her şeyin başına getirip bir ırkın adını kondurduk. Buna üst kimlik diye bir de şekerleme uydurduk. Hapı kapladık bu şekerle, yutturduk. Ayıp ettik, bünyeye zarar verdik, yanlışız. Ama her şeyden çok, içeriği ne olursa olsun çocuklara “and” içirdiğimiz için yanlışız.
Okul bahçesinde çocuklarımızı minik askerler gibi sıraya dizip hizaya getirdiğimiz için yanlışız. Yanlış yaptık.
Sağa dön! Sola dön! Konuşma! Sırayı bozma! Gülme! Sesiz ol! dediğimiz için yanlışız. Yanlış yaptık.
Bizelere ırkçılık, "zencileri sevmemek gibi bi şey" olarak öğretildi. Ama bizim siyah insanlarla bir derdimiz yok gibiydi. Hem zaten koskocaman Osmanlı, "tebasını" adaletle hakkaniyetle yönetmemiş miydi? Bizim asil kanımızda ırkçılık olabilir miydi? Olamazdı.
O yüzden her sabah bu ülkenin halklarının el kadar çocuklarına "Türküm doğruyum.." diye başlatıp o kuş kadar varlıklarını Türk varlığına hediye etmekten çekinmedik. Hiç gocunmadık.
Kedi canımızı bizim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder