Haifa wore this silver and black dress for appearance on MTV's show "Talk of the Town," celebrating the new year. Special thanks to Osam for providing the pics of Haifa on the set of the show :). The year 2009, like the years before it have been filled with the wonderful styles and nuances of Haifa Wehbe. I only hope 2010 will reign in more of Haifa's signature style and take my blog to a whole new level. Thanks to all the supporters of my blog and the contributors. Let's make 2010 another fashion filled year.
Thanks,
Bridget
30 Aralık 2009 Çarşamba
0
Mutlu Yıllar...
Bir seneyi daha geride bırakıyoruz...
Neler geldi neler geçti hayatımızdan...
Bekli umduğumuz gibi oldu belki de hiç istemediğimiz gibi...
Sonuçta günler bir şekilde geçti ve bu seneyide doldurduk.
Herkesin iyi dilekleri gibi benimde dileklerim aynı, zaten kim kendisi için kötü birşey dilesin ki öyle değil mi...
Bu senenin artı ve eksilerini bir kenara yazıp kendimle şöyle bir muhasebe yapmam lazım.
Yeni yılda beni üzen olayların hiçbirini istemiyorum hayatımda...
Neler geldi neler geçti hayatımızdan...
Bekli umduğumuz gibi oldu belki de hiç istemediğimiz gibi...
Sonuçta günler bir şekilde geçti ve bu seneyide doldurduk.
Herkesin iyi dilekleri gibi benimde dileklerim aynı, zaten kim kendisi için kötü birşey dilesin ki öyle değil mi...
Bu senenin artı ve eksilerini bir kenara yazıp kendimle şöyle bir muhasebe yapmam lazım.
Yeni yılda beni üzen olayların hiçbirini istemiyorum hayatımda...
Herkese güzel bir yıl diliyorum...
Yeni yılda tüm isteklerinizin gerçek olması dileklerim ile...
İyi Seneler...
Yeni yılda tüm isteklerinizin gerçek olması dileklerim ile...
İyi Seneler...
(Bu arada dikiş kursuna başladım, o yüzden bloğumla ilgilenemiyorum. Belki hemen sıkılıp bırakırım diye buraya yazmak istememiştim ama öyle zevkli geçiyorki günler bırakmayı düşünmüyorum, artık yavaş yavaş yaptıklarımıda eklerim. Bu yıl benim için güzel geçmeli :) )
0
Paketler Karışmış
İyiki bir hediye verelim dedik, onunda paketlerini karıştırmışlar.
Burada ptt.deki görevli bayan bir başkasının yerine gelmiş herşeyden bi haber öylece dolanıyor etrafta. Paketlerin girişlerini merkezden yapmak lazım dedi tamam dedik, takip numaralarını o zaman belli olurmuş. Paketleri karıştırmış göndermemiş. 3 gün sonra beni görünce aklına gelmiş yuh yani... Sanırım paketler pazartesi günü gönderilmiş, ama yine takip numarası yok. Yarın ellerinde olurmuş bu kadar da kesin konuştu.
Burada ptt.deki görevli bayan bir başkasının yerine gelmiş herşeyden bi haber öylece dolanıyor etrafta. Paketlerin girişlerini merkezden yapmak lazım dedi tamam dedik, takip numaralarını o zaman belli olurmuş. Paketleri karıştırmış göndermemiş. 3 gün sonra beni görünce aklına gelmiş yuh yani... Sanırım paketler pazartesi günü gönderilmiş, ama yine takip numarası yok. Yarın ellerinde olurmuş bu kadar da kesin konuştu.
29 Aralık 2009 Salı
0
Bu boyunluğun benzerinin daha önce siyahlı- mavilisini de yapmıştım. Blogda yayınlayamadan Etsy'de satıldı. Bunu yayınlarken aklıma geldi diğeri.
Bunlardan kendime de yapmak istiyorum. Yazın serin, kışın sıcak tutacak, çok iyi kalite ipekli tülbentten iki kat çalıştım. Kuş kondurmadan olmazdı... Önden, sağdan, soldan her yönden kullanılabiliyor.
Turuncu- Siyah, Kuşlu, Püsküllü Otantik Boyunluk...
Bu boyunluğun benzerinin daha önce siyahlı- mavilisini de yapmıştım. Blogda yayınlayamadan Etsy'de satıldı. Bunu yayınlarken aklıma geldi diğeri.
Devamı için başlığa tıklayın...
Bunlardan kendime de yapmak istiyorum. Yazın serin, kışın sıcak tutacak, çok iyi kalite ipekli tülbentten iki kat çalıştım. Kuş kondurmadan olmazdı... Önden, sağdan, soldan her yönden kullanılabiliyor.
Güneş te kendi rengiyle çarpışınca ne güzel bir buğu çıktı ortaya.
28 Aralık 2009 Pazartesi
0
Yılbaşı Çekilişi Hediyem...
Primarima' nın düzenlediği Yılbaşı Hediye Çekilişi organizsayonuna ben de katılmıştım. Kurallara göre bize kimden hediye geleceğini bilmiyorduk. Geçen hafta daha önce tanımadığım sevgili Nalan' a ben hediyemi yolladım. Bu sayede de bir blogger arkadaşım daha oldu. Benim hediyem de dün sabah geldi. Paketin üzerindeki ismi okudum, bir anlam ifade etmedi. Çünkü çoğumuzu sadece nickleriyle tanıyorum. Paketi heyecanla açtım. İçinden bu şirin melek ve henüz okumadığım Ayşe Kulin'in Türkan' ı çıktı. Tabii bir de not. Hediyemi yollayan bizim Sufi'ymiş yahu. İç dünyamı süsleyen Sufi...
Bloguna yazdım ama buradan da çok teşekkür ederim Dilek. Dünkü sabah şekerim sen oldun. Ben sabah ilk neye sevindiysem, daha doğrusu sabah ilk iş sevinecek birşey bulmalıyım, ben zorlamadan kendiliğinden olduysa tüm günüm öyle geçer. Dün de işte böyle sabahtan tatlı başladı.
Cumartesi akşamı annemlere gittik. Aşure yapmış. Annemin aşuresindeki tadı hiç kimseninkinde bulamıyorum. Ya yıllardır alıştığım için ne bileyim. Gerçi yiyen herkes de bayılıyor. Ben de bugün yapmak istiyordum ama malzemem eksik, yarına kaldı sanırım.
Şimdi kahvaltıya, oradan dip boya için kuaföre, oradan da gezmeye... Gelince turuncu boyunluk göstereceğim size. Siz o arada bu aşureden yiyebilirsiniz.
Bloguna yazdım ama buradan da çok teşekkür ederim Dilek. Dünkü sabah şekerim sen oldun. Ben sabah ilk neye sevindiysem, daha doğrusu sabah ilk iş sevinecek birşey bulmalıyım, ben zorlamadan kendiliğinden olduysa tüm günüm öyle geçer. Dün de işte böyle sabahtan tatlı başladı.
Cumartesi akşamı annemlere gittik. Aşure yapmış. Annemin aşuresindeki tadı hiç kimseninkinde bulamıyorum. Ya yıllardır alıştığım için ne bileyim. Gerçi yiyen herkes de bayılıyor. Ben de bugün yapmak istiyordum ama malzemem eksik, yarına kaldı sanırım.
Şimdi kahvaltıya, oradan dip boya için kuaföre, oradan da gezmeye... Gelince turuncu boyunluk göstereceğim size. Siz o arada bu aşureden yiyebilirsiniz.
27 Aralık 2009 Pazar
0
Gri Pilili Boyunluk...
Gri serisinin ikincisi. Bu sefer zemin altı kahve, üstü gri iki renkli kumaş, bantı ekoseden çalıştım. Metal halka ve ekose kumaş bağlar ile kapatılıyor.
Devamı için başlığa tıklayın...
26 Aralık 2009 Cumartesi
0
Geçen sefer bir başlayıp onlarca yaptığım boyunluklarımdan o kolajda olmayan biri daha... Bu kumaştan kendime ceket te diktim. Elbise için almıştım. Cekete çevirince çok kumaş kaldı. Üç boyunluk çıktı kalan kumaştan.
Gri Ekoseli Kumaş Boyunluk
Geçen sefer bir başlayıp onlarca yaptığım boyunluklarımdan o kolajda olmayan biri daha... Bu kumaştan kendime ceket te diktim. Elbise için almıştım. Cekete çevirince çok kumaş kaldı. Üç boyunluk çıktı kalan kumaştan.
İçeriden boyun kısmındaki kanaldan geçen kurdelayla, dışarıdan düğmeyle kapanıyor. Sadece düğme de iş görüyordu ama hem gerekirse kurdelayla boyun ölçüsü daraltılabileceği hem de görünüm açısından canım öyle iştediği için kurdelayı da ekledim.
Devamı için başlığa tıklayın...
0
2010 duy benii!
Bende kafa namına bi şey kalmadığını bu gece bir kez daha anlamış bulunuyorum. Aslında geri planda fon müziği bir nihavent dönüp duruyor ne zamandır, sen bi şey yapacaktınn diye.. ama, anca duydum.. Blog etrafında iki tur atarken ayıldım! MİM!! 2010'dan beklentilerimi yazacaktım, ya işte bu.. sonunda!
Diğer yandan ta en başta eli şakağında düşünen bir kahveperisi buldum, baktım haspam hala daha düşünüyor. Yapıştım yakasına ve,
"Şekerim nedir yani? Ne düşünüyorsun? Ne! En iddiasız, en elini eteğini hayattan çekmiş ve en elek kolleksiyonu yapan insanların bile.. hatta insan olması da gerekmiyor, misal bir kedinin, bir saksı menekşesinin, hatta benim sehpa çiçeğim Nurten'in bile geleceğe dair beklentileri olur. Olabilir demiyorum bak! Olur! Sen ne düşünüyosun len? Yok mu bi beklentin, bir isteğin? Erdin mi? Kırklara mı karıştın? Nooldu da bi havalandın yok beklentim falan diye mayışıyosun hayatının daimi bekleme odasında?" diye bi silkeledim.
"Hıı?" dedi uyuşuk.
Neyse işte, uğraşılmaz bununla. Mevzu şu ki, bu salak bi zamanlar hayat ile bi anlaşma yapmıştı. Anlaşma tutanağı (metni ya da kısa özeti de diyebiliriz) şöyle bir şeydi:
"... Hayatla konuşmak istedim, söyleyeceklerim vardı. Bence önemli şeylerdi, hem zamanı da gelmişti artık. Ama pek yanaşmadı konuşmaya. Galiba nelerden söz edeceğimi anlamıştı. Aramız iyi değildi son zamanlarda.
Israr ettim, başından savdı beni.
İnat ettim, zorladım hatta.
Sonunda bir gece kafa çekmeye karar verdik benim evde. Çevremizde başka sesler, başka ortaklar olmasın istedim. Fikir benimdi ve tabii buna da itiraz etti hemen. Olmaz dedim, illa da ev.
Buluştuk..
Rakı var, bir iki meze. Boyası daha kurumamış bir resim söyleniyor, sehpa çiçeği Nurten küsmüş bana, sarı çiçeklerini resmin üzerine döküyor. Hiç ses yok.
Geldi hayat. İlk günkü gibi. Nasıl güzel, nasıl yaşanası. Bir alım, bir ışıltı, İstiklal'in öncesi gibi. Bana nispet yapar gibi. Bak ne hoşum der gibi.
Bilirim ben bu hayatın afrasını tafrasını. Şimdi, kar altında İstanbul gibi masum, kırılmış bir oyuncak kadar yaramaz ve lilanın hüznü gibi ulaşılmaz.
'Ben' dedim, 'ben senden ayrılmak istiyorum. Yok işte olmuyor, yürümüyor, anlamışsındır sen de.'
'Bu bizim elimizde değil' dedi. 'Hayır yani çok istiyorsan çek git. Ama bil ki hayatın ötesinde ne var, kim var bilen yok. Hem zaten gideceksin bir gün, istemesen de..'
Çekip gitmek istemiyordum. Ne istiyordum onu da bilmiyordum ama hayatın içi değildi istediğim. Onu koluma takıp dolanmak istemiyordum. Onunla düşünmek, onunla karar vermek, onunla yürümek istemiyordum.
Ben durmak istiyordum.. Yol kenarında bir mola istiyordum. Hayattan kopuk, ama yaşamak istiyordum. O zaten dışarıda bir yerde olacaktı, gel dediğimde gelecekti.
Gel demek için geç kalsam da fark etmezdi. Ayrılmış olurduk elde olmadan, ya da molam, hayatım olurdu.
Biraz üzgün, biraz umursamaz içti.
Veda bile etmeden gitti..."
Ve şimdi,
stuven önce bu mim için kocaman bi teşekkür ederim. Düşündüm çünkü. Onca zamandan sonra ne istediğimi, kalan yıllarımdan ne beklediğimi düşündüm. Sonunda buldum. Bi şey istiyorum kendim için: Şu mola bitsin artık! Bitsin.. Molam hayatım oluyor çünkü. En yakın yıl 2010, ben de ondan bekliyorum bunu. Silkelesin beni, yine hırpalasın biraz. Çok yaydın çok dinlendin hadi kalk! desin. Mola bitti, hayata devam! desin.
Budur beklentim;)
Diğer yandan ta en başta eli şakağında düşünen bir kahveperisi buldum, baktım haspam hala daha düşünüyor. Yapıştım yakasına ve,
"Şekerim nedir yani? Ne düşünüyorsun? Ne! En iddiasız, en elini eteğini hayattan çekmiş ve en elek kolleksiyonu yapan insanların bile.. hatta insan olması da gerekmiyor, misal bir kedinin, bir saksı menekşesinin, hatta benim sehpa çiçeğim Nurten'in bile geleceğe dair beklentileri olur. Olabilir demiyorum bak! Olur! Sen ne düşünüyosun len? Yok mu bi beklentin, bir isteğin? Erdin mi? Kırklara mı karıştın? Nooldu da bi havalandın yok beklentim falan diye mayışıyosun hayatının daimi bekleme odasında?" diye bi silkeledim.
"Hıı?" dedi uyuşuk.
Neyse işte, uğraşılmaz bununla. Mevzu şu ki, bu salak bi zamanlar hayat ile bi anlaşma yapmıştı. Anlaşma tutanağı (metni ya da kısa özeti de diyebiliriz) şöyle bir şeydi:
"... Hayatla konuşmak istedim, söyleyeceklerim vardı. Bence önemli şeylerdi, hem zamanı da gelmişti artık. Ama pek yanaşmadı konuşmaya. Galiba nelerden söz edeceğimi anlamıştı. Aramız iyi değildi son zamanlarda.
Israr ettim, başından savdı beni.
İnat ettim, zorladım hatta.
Sonunda bir gece kafa çekmeye karar verdik benim evde. Çevremizde başka sesler, başka ortaklar olmasın istedim. Fikir benimdi ve tabii buna da itiraz etti hemen. Olmaz dedim, illa da ev.
Buluştuk..
Rakı var, bir iki meze. Boyası daha kurumamış bir resim söyleniyor, sehpa çiçeği Nurten küsmüş bana, sarı çiçeklerini resmin üzerine döküyor. Hiç ses yok.
Geldi hayat. İlk günkü gibi. Nasıl güzel, nasıl yaşanası. Bir alım, bir ışıltı, İstiklal'in öncesi gibi. Bana nispet yapar gibi. Bak ne hoşum der gibi.
Bilirim ben bu hayatın afrasını tafrasını. Şimdi, kar altında İstanbul gibi masum, kırılmış bir oyuncak kadar yaramaz ve lilanın hüznü gibi ulaşılmaz.
'Ben' dedim, 'ben senden ayrılmak istiyorum. Yok işte olmuyor, yürümüyor, anlamışsındır sen de.'
'Bu bizim elimizde değil' dedi. 'Hayır yani çok istiyorsan çek git. Ama bil ki hayatın ötesinde ne var, kim var bilen yok. Hem zaten gideceksin bir gün, istemesen de..'
Çekip gitmek istemiyordum. Ne istiyordum onu da bilmiyordum ama hayatın içi değildi istediğim. Onu koluma takıp dolanmak istemiyordum. Onunla düşünmek, onunla karar vermek, onunla yürümek istemiyordum.
Ben durmak istiyordum.. Yol kenarında bir mola istiyordum. Hayattan kopuk, ama yaşamak istiyordum. O zaten dışarıda bir yerde olacaktı, gel dediğimde gelecekti.
Gel demek için geç kalsam da fark etmezdi. Ayrılmış olurduk elde olmadan, ya da molam, hayatım olurdu.
Biraz üzgün, biraz umursamaz içti.
Veda bile etmeden gitti..."
Ve şimdi,
stuven önce bu mim için kocaman bi teşekkür ederim. Düşündüm çünkü. Onca zamandan sonra ne istediğimi, kalan yıllarımdan ne beklediğimi düşündüm. Sonunda buldum. Bi şey istiyorum kendim için: Şu mola bitsin artık! Bitsin.. Molam hayatım oluyor çünkü. En yakın yıl 2010, ben de ondan bekliyorum bunu. Silkelesin beni, yine hırpalasın biraz. Çok yaydın çok dinlendin hadi kalk! desin. Mola bitti, hayata devam! desin.
Budur beklentim;)
25 Aralık 2009 Cuma
0
Sevgili Günlük- Mutluluk ve Kuşlar
Hey kuşlar size diyorum size;
Evde sebepsiz yere mutlu mutlu gezişim, hayatın karanlık yüzünü görmeyişim, densizleri, insanları üzmeyi misyon edinenleri takmayışım, hiç rüya görmeyişim ya da sadece renkleri görüşüm, evden dışarı çıkmak istemeyişim, azalan telefon ve alışveriş faturaları, aldığım sanatsal iltifatlar, kendimi sizin kadar hafif hissedişim, hiç aklıma gelmeyen sigara, yeni bannerim, hep sizin yüzünüzden...Devamı için başlığa tıklayın...
Canlı-cansız herşeyin bir enerjisi olduğuna çok inanan ben, televizyonu bile birileri açarsa izlerim, hatta çoğunlukla dinlerim. Kötü şeylerin dinlendikçe, izlendikçe, tekrar edildikçe yayıldığına inanıyorum. Açıldığında gördüklerim, duyduklarım hiç hoşuma gitmiyor. Haberleri o saatte mutlaka tv açık olduğu için mecburen izliyorum. Onu da hep zaplattırırım. Lüzumsuz kesme, biçme, adi suç haberleri tiksindiriyor beni, dünyadan soğutuyor. Eşim yatarken bana hep Saba Tümer' i açıp bırakıyor :) İyi hoş ta çok salak gülüyor kadın, bazen konukları bile o bana saatlerce gelen gülme seanslarında ne yapacaklarını bilmeden öööyle bakınıyorlar, "bitse de gitsek", dercesine.
Bir de izlemediğimi bastıra bastıra söylediğim halde, "geçenlerde bir kadın-adam çıktı, şöyle olmuş, böyle kaybolmuş", diye ısrarla anlatanlara da sinir oluyorum. İstesem izlerim, niye anlatıyorsun ki, banane. Kibarca diyorum; "izlemiyorum diyorum ya, beni ilgilendirmiyor bu tür şeyler", kimisi o an hınk diye susuyor, kimi de bana kültür hizmeti yaparmışcasına hararetle anlatmaya devam ediyor. Kafamı nerelere soksam bilemiyorum. Mecazi değil, gerçekten içim daralıyor, bunalıyorum, oradan, o insandan uzaklaşmak istiyorum.
Geçen bir arkadaşım küçük kızıyla geldi. Biz sohbet ederken ona da tv açalım dedik. Ben bizim televizyonu açamadım iyi mi? Televizyonun nasıl açılacağını bilemedim. O kadar uzun zamandır kendim açmamışım ki... Nasıl açıklayacağımı da bilemedim. Hep derim izlemem diye ama bu kadarını kimse, hatta ben bile tahmin etmezdim. Azıcık ta utandım. Kapatma işi en son bana kalıyor, en geç yattığım için. Onu bile direkt tv düğmesinden çat diye yapıyorum. Bunu derken tüm teknolojik aletlerle aram çok iyi. Eşim ve oğlum yapamayınca tvnin uydu ayarları vs... hep kendim kurcalayarak yaptım. Yaptım ama o kadar işte.
İzleyebileceğim birkaç dizi,program var, onlara da denk gelirsem. Mesela Gülhan'la Galaksi Rehberi diye bir program var. Şeker kız Gülhan sunuyor,Tv 8'de. Gününü saatini bilmem. Denk gelince izlerim. Geçen gece tekrarını izledim. Bayılıyorum o kıza. Bayılmamın bir diğer sebebi de çok renkli giyiniyor, mikrofonuna kuş takıyor :) Son bölümdeki Kenya gezisi ve sunumu çok keyifliydi. İzlemem derken program önerisi bile yaptım :) ona göre... Şimdi programın adını ararken aaa baktım Gülhan'ın blogu da varmış.
Mutlu hafta sonları hepimize...
23 Aralık 2009 Çarşamba
0
Haifa's new music video for Egypt
BurBerry
Haifa wore this grey trench coat during a video shoot for her new song. This coat is from Burberry's collection.
Christian Louboutin
Haifa wore these thigh high black boots and studded heels for her video shoot. They were both designed by Christian Louboutin.
D&G
Haifa wore this white printed Tee shirt and white skirt for some scenes from her new video clip. This shirt and skirt comes from D&G's Fall 2009 collection.
Haifa wore this grey trench coat during a video shoot for her new song. This coat is from Burberry's collection.
Christian Louboutin
Haifa wore these thigh high black boots and studded heels for her video shoot. They were both designed by Christian Louboutin.
D&G
Haifa wore this white printed Tee shirt and white skirt for some scenes from her new video clip. This shirt and skirt comes from D&G's Fall 2009 collection.
0
Yaz Yağmurunda Islanan Çamaşırlar ve Uyuyan Kuş Kapı Süsü...
Daha önce yaptığım lavanta kokulu kapı süsleri serisinin başka bir versiyonu. İçimden geldiği gibi çalıştım. Hepsi farklı oldu, ben de sıkılmadım yaparken.
Devamını okumak için başlığa tıklayın
Ben bunlara kapı süsü diyorum ama, duvar süsü olarak ta kullanılabilir.
Yaz yağmurunun altında ıslanan çamaşırlara sığınıp uyuyan kuşu buradaki yüzüklerimde de kullanmıştım.Ben bunlara kapı süsü diyorum ama, duvar süsü olarak ta kullanılabilir.
Mantarın solunda salyangoz var. Antenlerini alamamışım fotoğrafa...
21 Aralık 2009 Pazartesi
0
Yaklaşık iki hafta kadar önce şeker mi şeker bir müşterim oldu. Kendisine müşteri derken tuhaf oluyorum, çünkü karşılıklı mesajlaşmalarımız, tatlılığı, ne istediğini bilmesi, aynı telden çalmamız ilişkimizi alışveriş boyutundan çoook ötelere taşıdı. O hayal etti, ben gerçekleştirdim. "Görmeden beğendim", diyerek bana olan güveni ve desteği, gördüğünde beğenisini içten ifadesi benim için en güzel karşılıktı.
Bu kuşları da onun için yaptım. Her istediği çalışmaya anlam yüklemesi, bunu dilemesi de zaten severek yaptığım işime şeker,bal,kaymak oldu.
Zümrüt hanım çocuk beslenmesine önem veren anneleri hedefleyen çok güzel çalışmalar yapıyor. Çok takdir edilesi çalışmaları var. Bebeğim ve Biz dergisinde yazıyor. Bu konudaki çalışmalarına Yiyorum Büyüyorum, sitesinden, facebook grubundan, videolarına buradan, bloguna da buradan ulaşabilirsiniz.
Bir Sürü Kuş Yaptım, Ev Kuş Cennetine Döndü :)
Yaklaşık iki hafta kadar önce şeker mi şeker bir müşterim oldu. Kendisine müşteri derken tuhaf oluyorum, çünkü karşılıklı mesajlaşmalarımız, tatlılığı, ne istediğini bilmesi, aynı telden çalmamız ilişkimizi alışveriş boyutundan çoook ötelere taşıdı. O hayal etti, ben gerçekleştirdim. "Görmeden beğendim", diyerek bana olan güveni ve desteği, gördüğünde beğenisini içten ifadesi benim için en güzel karşılıktı.
Bu kuşları da onun için yaptım. Her istediği çalışmaya anlam yüklemesi, bunu dilemesi de zaten severek yaptığım işime şeker,bal,kaymak oldu.
Devamını başlığa tıklayarak okuyabilirsiniz.
Zümrüt hanım detaylarını belirlediği kuşlarla, kendisinin de dahil olduğu, birbirine çok bağlı, sevgi dolu üç kız kardeşi anlatmamı istedi benden. Ben de bu şekilde yorumladım isteğini... Sevgiyle yapılmış, mis kokulu kuşlar gönderdim ona.
Siparişleri bugün eline geçmiş. Kolide üç tane de kokulu kapı süsü vardı. Onları da daha sonra paylaşırım. Çok beğenmiş, bu kuş setinden üç tane daha istedi. Zümrüt hanım çocuk beslenmesine önem veren anneleri hedefleyen çok güzel çalışmalar yapıyor. Çok takdir edilesi çalışmaları var. Bebeğim ve Biz dergisinde yazıyor. Bu konudaki çalışmalarına Yiyorum Büyüyorum, sitesinden, facebook grubundan, videolarına buradan, bloguna da buradan ulaşabilirsiniz.
0
Bu kuş figürü geçen haftaki siparişlerimi yaparken ortaya çıktı. Tamamen kendi tasarımım. Bunu broş olarak çalıştım. Toplu sipariş veren zevkli müşterimin minik hediyesiydi. Pasaj' a da Etsy' e de ekledim. Her boyutta çalışabilirim.
Kokoş Keçe Kuş
Bu kuş figürü geçen haftaki siparişlerimi yaparken ortaya çıktı. Tamamen kendi tasarımım. Bunu broş olarak çalıştım. Toplu sipariş veren zevkli müşterimin minik hediyesiydi. Pasaj' a da Etsy' e de ekledim. Her boyutta çalışabilirim.
20 Aralık 2009 Pazar
0
Sevgili Günlük- Mum Işığında Kahvaltı, Lodos, Methods' un Jesti
Cumartesi akşamı annemlerdeydik. Ebrular da oradaydı. Yine Ada ve Naz' lı güzel bir gece geçirdik. Yedim ikisini de. Naz sanki "teyze" diyor. Ama öylesine mi, bilerek mi kestiremedim. Çok düşük çeneli zaten. Sürekli dıgıl-dıgıl Avnice birşeyler söylüyor.
Sabaha kadar esen çılgın lodostan 2-3 saatlik uykuyla sabahı sabah ettik. Bıdık resmen çıldırdı. Önce korkudan dakikalarca havladı. Camı açıp azıcık konuşunca mızıklanıp, oturdu. Sanırım o zaman kendini güvende hissetti ve sustu. Sonra hızlanan lodosla birlikte tekrar çıldırdı. Bu sefer kulübesinin etrafında deli gibi dönmeye başladı. Çok acıdım ona, eve alasım geldi.
Pazar sabahı 11:00 de Alaşara' da ailecek kahvaltı rezervasyonumuz vardı. 10:30 da yataktan kendimizi kazıyarak çıktık. Yemek falan umrumda değil, tek istediğim uykuydu. Yolda gözlerim acıya acıya gittik. Arabanın termometresi 20 dereceyi gösteriyordu. Dışarısı çok ılıktı ama rüzgardan dolayı içeride oturduk. Lodos yüzünden elektrikler kesilmiş, mum ışığında kahvaltı yaptık. Acıyan gözlerim rahat etti bir bakıma. Her zamanki gibi mükemmeldi ve mekan çok kalabalıktı. Oğlumun veli toplantısına yetişmek için erken kalktık. Toplantı sonucu Pazar günleri de dersaneye gitmesi kararını aldık. 5-6 kişilik özel bir sınıf açılacakmış, Cumartesi etüte, Pazar da dersaneye gidecek. Pazar günleri de uyku yok bundan sonra... Hesapta SBS den sonra bu yıl ne etüt ne dersane yok, dinlen, demiştik ona. Sonra Cumartesi okul etütlerine başlattık. Şimdi Pazar da... Olmuyor işte. Herkes koşarken sen yürüyünce ipin ucu kaçıyor.
Yazlık evin lodos sonrası kontrolunü yapmak için oraya da gittik. Asayiş berkemaldi. Komşularımı gördüm, kahve içtik, biraz oturduk. Akşam eve dönünce iki siparişim, iki yılbaşı blog çekilişi hediyem, bir de ekstra iki içten gelen hediyelerimi hazırladım.
Yılbaşı hediyesi olarak oğluma D&R'dan kitap ve cd siparişi vermiştim. Dan Brown' un Kayıp Sembol ve Şebnem Ferah'ın yeni albümünü, kendime de Kayıp Gül' ü istemiştim. Dün kargo geldi. Oğlum evdeyken geldi, üstelik o teslim aldı kargoyu. Anladı tabii, sürprizi kaçtı. Bari içini açma, yılbaşı akşamı açarsın, dedim. Olur, dedi ama kurtlandı. Sonra Kayıp Sembol' ü mü aldın? dedi. Bildin, dedim. Şebnem Ferah' ın albümünü mü aldın? dedi. Bildin ama nasıl? dedim. Kayıp Sembol' ü istediğimi biliyordun. Eh bir haftadır da Şebnem Ferah yeni albüm çıkarmış diye sayıklayıp duruyorsun, :) dedi. E hadi aç o zaman da rahatla,dedim. Açtı...Hediye paketi yapılmış, iyi-güzel... İçinden çıkar çıkar bitmeyen bir sürü kitap... E biz 2 kitap istemiştik, bunlar hediye sanırım, dedim. Diğer kitaplar da Elif Şafak' ın Aşk ve Sunay Akın'ın Ay Hırsızı' ydı. Biz öyle kalakaldık. Cd paketten çıkmadı. Benim tepem attı. Ya bekleyip yılbaşında açsaydık, dedim. Hemen müşteri hizmetlerini aradım. Faturayla birlikte geri gönderin, dediler. Yarın yollayacağım. Çocuğumun hevesi kursağında kaldı.
Bu arada 10 Marifet' ten tanıştığımız ilginç tasarımlarıyla ünlü Methods, Blogcu Defteri adında yeni bir blog daha açmış ve bu yazısında benden bahsetmiş. Pek mutlu oldum, sağolsun, hayırlı olsun.
Sabaha kadar esen çılgın lodostan 2-3 saatlik uykuyla sabahı sabah ettik. Bıdık resmen çıldırdı. Önce korkudan dakikalarca havladı. Camı açıp azıcık konuşunca mızıklanıp, oturdu. Sanırım o zaman kendini güvende hissetti ve sustu. Sonra hızlanan lodosla birlikte tekrar çıldırdı. Bu sefer kulübesinin etrafında deli gibi dönmeye başladı. Çok acıdım ona, eve alasım geldi.
Pazar sabahı 11:00 de Alaşara' da ailecek kahvaltı rezervasyonumuz vardı. 10:30 da yataktan kendimizi kazıyarak çıktık. Yemek falan umrumda değil, tek istediğim uykuydu. Yolda gözlerim acıya acıya gittik. Arabanın termometresi 20 dereceyi gösteriyordu. Dışarısı çok ılıktı ama rüzgardan dolayı içeride oturduk. Lodos yüzünden elektrikler kesilmiş, mum ışığında kahvaltı yaptık. Acıyan gözlerim rahat etti bir bakıma. Her zamanki gibi mükemmeldi ve mekan çok kalabalıktı. Oğlumun veli toplantısına yetişmek için erken kalktık. Toplantı sonucu Pazar günleri de dersaneye gitmesi kararını aldık. 5-6 kişilik özel bir sınıf açılacakmış, Cumartesi etüte, Pazar da dersaneye gidecek. Pazar günleri de uyku yok bundan sonra... Hesapta SBS den sonra bu yıl ne etüt ne dersane yok, dinlen, demiştik ona. Sonra Cumartesi okul etütlerine başlattık. Şimdi Pazar da... Olmuyor işte. Herkes koşarken sen yürüyünce ipin ucu kaçıyor.
Yazlık evin lodos sonrası kontrolunü yapmak için oraya da gittik. Asayiş berkemaldi. Komşularımı gördüm, kahve içtik, biraz oturduk. Akşam eve dönünce iki siparişim, iki yılbaşı blog çekilişi hediyem, bir de ekstra iki içten gelen hediyelerimi hazırladım.
Yılbaşı hediyesi olarak oğluma D&R'dan kitap ve cd siparişi vermiştim. Dan Brown' un Kayıp Sembol ve Şebnem Ferah'ın yeni albümünü, kendime de Kayıp Gül' ü istemiştim. Dün kargo geldi. Oğlum evdeyken geldi, üstelik o teslim aldı kargoyu. Anladı tabii, sürprizi kaçtı. Bari içini açma, yılbaşı akşamı açarsın, dedim. Olur, dedi ama kurtlandı. Sonra Kayıp Sembol' ü mü aldın? dedi. Bildin, dedim. Şebnem Ferah' ın albümünü mü aldın? dedi. Bildin ama nasıl? dedim. Kayıp Sembol' ü istediğimi biliyordun. Eh bir haftadır da Şebnem Ferah yeni albüm çıkarmış diye sayıklayıp duruyorsun, :) dedi. E hadi aç o zaman da rahatla,dedim. Açtı...Hediye paketi yapılmış, iyi-güzel... İçinden çıkar çıkar bitmeyen bir sürü kitap... E biz 2 kitap istemiştik, bunlar hediye sanırım, dedim. Diğer kitaplar da Elif Şafak' ın Aşk ve Sunay Akın'ın Ay Hırsızı' ydı. Biz öyle kalakaldık. Cd paketten çıkmadı. Benim tepem attı. Ya bekleyip yılbaşında açsaydık, dedim. Hemen müşteri hizmetlerini aradım. Faturayla birlikte geri gönderin, dediler. Yarın yollayacağım. Çocuğumun hevesi kursağında kaldı.
Bu arada 10 Marifet' ten tanıştığımız ilginç tasarımlarıyla ünlü Methods, Blogcu Defteri adında yeni bir blog daha açmış ve bu yazısında benden bahsetmiş. Pek mutlu oldum, sağolsun, hayırlı olsun.
Bu onun favorim olan çalışmalarından biri...
0
Emilio Pucci
Haifa wore this green multicolored sequined dress for an event she attended with her husband, Ahmed. This dress is from Emilio Pucci's spring 2009 collection.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)