Milliyet Blog maceram sabrımın sınırlarını fena halde ihlale teşebbüs yüzünden bitmiş bulunuyor. Üzüldüm mü? Hayığğ!!1! Hatta rahatladığım bile söylenebilir. Sildim yazılarımı, temize havale oldu..
Oldu da ne oldu peki? Yazı bi alışkanlıksa eğer, ne oldu?
Orada şöyle bi durum var bi kere, yani yazıyosun editörlerin onayını falan bekliyorsun, o zaten ayrı bi festival ama bence asıl mesele, bir şekilde kendini gündeme kilitlenmiş buluyorsun sonunda. Bu arada, evet hakikaten bir "güvenilir üyelik" kurumu varmış. Editörlere bi adet dilekçeyle başvurup ben güvenilir üye olayım çokzel olur de mi? diyormuşsunuz, onlar da zaten zaman yokluğundan saç baş yoldukları için şahane bi şey olur ne demek buyur falan diyorlarmış. Güvenilir üye olunca da, öyle yazıya onay beklemek falan olmuyormuş. Yaz yolla, burası gibi..
Gibi de, tam değilmiş aslında. Eğer yazdığını edi büdüler beğenmezse bi nedenle, ya da sakıncalı (gg tarzı bi şey bu) bulurlarsa aynen yayından alıyorlarmış. vs. vs.
Bi arkadaşım bu yolu bana önerdi ama önce yine yazmaya başlayacam, yine onay fasılları bi ton şey geçecek de sıra dilekçeye gelecek. Yav zaten ben bu adamların ota boka takıp red gerekçeleri düzmelerinden bıkmışım.. yemişim onayını alayını.
O gündeme kilitlenme hadisesi de ayrı bi olay. Tek bir faydası var: Düzenli yazıyorsun anacım. Aynen kerameti kendinden menkul bi köşe yazarı gibi. Bir zaman sonra sanıyorsun ki, böyle okuyucuların ağzının içine bakıyor ne diyecek nasıl yorumlayacak falan diye. Sanki millet blog kapısında sıra olmuş bekliyor sanıyorsun yeni yazılarını. Bi zatına ehemmiyet atfetmeler bi böyle kasılmalar..
Neyse işte öyle çok havalanmadan kestim ayağımı.. iyi oldu.
Kendime de çok havalı bi isim bulmuştum "Dila Karam" diye :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder