16 Ağustos 2011 Salı

0

Sevgili Günlük- Karadeniz Turu- Artvin-Sarp Sınır Kapısı-Kafkasör Yaylası Durağı




Karadeniz Turu'nun 5. günündeyiz.

Sarı bitki örtüsü yerini yavaş yavaş yeşile bıraktı bıraktı bıraktı ve sonuç...







 Çoruh Nehri üzerinde HES Projesi dahilinde yapılan barajlardan biri... Deriner Barajı



        Artvin'e giderken şaşkınlık içindeydim. Bu kadar yüksekte ve küçük bir şehir olduğunu bilmiyordum. Dağları aşarak gittik. Kaç yayla geçtik hatırlamıyorum. Sadece binde ikisi düzlük alan olan Artvin'de orta derecede bir ev yapmak İstanbul'da iyi bir ev almakla eşdeğermiş. Ulaşım zor, ev yapacak alan az ve pahalı olduğu için... Artvin'de okuma oranı çok yüksek, Artvin'i görünce buna hak veriyorsunuz. Güzel bir şehir ama nüfusa yeterli değil. Birçok evin bir yönleri uçuruma bakıyor, hem çok güzel hem de biz deprem yaşayanlar için ürkütücü bir manzara...




 2500 metredeki Yavuzköy Yaylası



        Yavuzköy Yaylasında manzara izlemek için ufak bir mola verdik.Daha önce hiç sabahın bu saatinde mısır yememiştim :) Yaylalarda yeşilin briçok tonu ve envai çeşit çiçek gördük. Yeşile alışık olmamıza rağmen manzara büyüleyiciydi...






Laşet Vadisi




 Yavuzköy'deki seyir terası









          Öğle yemeği için 1250 m. yükseklikteki Kafkasör Yaylası'na çıktık. Buraya otobüsler çıkmadığı için minibüslerle çıktık. Nasıl çıktık sormayın. Bir taraf uçurum, yol bozuk, şöfor çılgın mı çılgın, çığlık çığlığa ama eğlenceli bir yolculuktu.


Kafkasör'de sucuk-ekmek yedik. Çok acıkmışız fotograflamaya bile fırsat olmamış :) Fotoğraf yemek sonrası çay içerken...Bu arada yayla olmasına rağmen bayıltıcı bir sıcak vardı.






       Kafkasör'deki öğle yemeğinin ardından bir gecede ikiye bölüp yarısı SSCB'de kalan Sarp Köyü'ne gittik. Sınır kapısında mola verdik.












       İlerideki beyaz bina Gürcistan'a ait. Vizeleri olanlar buradan Batum'a giriş yapıp plajlarından faydalanabiliyorlarmış. Buradan Fırtına Vadisi'ne geçtik ve Ayder Yaylası'ndaki otelimize yerleştik. Karadeniz yemeklerini tatmak için sabırsızlanıyorduk.




       Otelimize yerleştik. Akşam yemeği için çok ümitliydik. Fakat hayalkırıklığına uğradık. Yöresel yemeklerin hiçbiri beklediğimiz lezzette değildi. Aslında doğru-dürüst yöresel yemek te yoktu. Bir mısır ekmeğiyle,lahana çorbasını gözümüz aradı. Berbat bir çerkes tavuğu vardı ve ben artık dayanamadım. Aşçıya, "siz sadece güzelce Karadeniz yemeklerini yapın, çerkes tavuğu yapmayı da Abhazlara-Çerkezlere bırakın", dedim şakayla. Aşçımız Karadeniz insanına özgü rahatlık, güleç yüzlülük ve pembe yanaklarıyla gülümsedi sadece :) Gerçekten doğudan Karadeniz'e geçtikçe insanların yüzlerindeki güleçlik bariz farkediliyor. Yeşilin, mavinin, iklimin insan üzerindeki etkisi sanırım. O sıcakta yüzleri hep gülüyordu Karadeniz insanının.





       Yemek sonrası canlı müzik ve horon izlemek için başka bir mekana geçildi. Ben uzun süreli kemençe sesine tahammül edemediğim için biz gece yürüyüşünü tercih ettik.





       İlk kez bir yaylada geceledim. Üşümeyi ümit ve hayal ediyorduk. Akşam olmasına rağmen hava hala sıcaktı ve odalarda kalın yorganlar vardı.Kalın yorganları sadece sabaha karşı kullanabildik. Otel çok konforlu olmamakla beraber temizdi. Ayder'de kalınabilecek daha iyi bir seçenek te yoktu zaten. Hepsi aynı standartta, ahşap ağırlıklı, Karadeniz'de olduğunuzu farkettiren iç ve dış dekorasyonuyla dikkat çeken otellerdi. Bununla birlikte insanın girdiği heryerde olduğu gibi Ayder Yaylası da bozulmuş. Betonarme binaların çokluğu ve şekilsizliği dikkat çekiyordu ne yazık ki :(




Bir sonraki postta Ayder, Çamlıhemşin, Zilkale'yi gündüz gözüyle gezeceğiz. Dikkat yeşil çarpabilir :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top