7 Eylül 2011 Çarşamba

0

Kaf dağında acıyan yürek?

Kaf dağı, burnumuza dayanan havuçtur. Bundan kimsenin en ufak bi kuşkusu olmasın lütfen. Yani bunu sadece benim söylüyor olmam bile sizleri yıldırmasın.

İnanın ve inandırın: Kaf dağı bir havuçtur.

Kaf dağının adının koyulduğu zamanlarda yaşıyor olsaydım ve bana soran çıksaydı adını ne koysak diye, "havuç olsun efendim" derdim. Dolap beygirinin gözü önüne mi bağlanıyordu o havuç? Hani mezilde havuç var koş yakala ye o onu! Havucu? Döner durur dolap beygiri, havuç hep önünde. Ulaşamaz bir türlü, yakalayamaz, yiyemez ve tüketemez.

Tükenmeyen, tüketemediğimiz her ne varsa işte onun simgesidir Kaf dağı.

Ulaşamayız bir türlü, elimiz yetişmez soluğumuz yetmez. Yamaçları, uğruna telef olan nice gerçek avcısının naciz bedeniyle dolu. İşin güzel yanı ise, Kaf dağının görünen bir hedef olması. Hedefe kilitlen ve yürü! Hatta, merak et Kaf dağının ardını. Bak sana bir de hayal verilmiş, ne güzel. Yeme de yanında yat.

Al kendini vur yollara. Bak kaf dağın orada. Dön dön dön.

Bir de yürek ağrısı diye bir şey var. Kaf dağı ile hiçbir ilgisi yok. Kalp ağrısı nın gayet bilimsel doktorsal vs açıklaması var, bunun yok gibi. Gibi.

Şimdi bu aslında yüreğin acıması gibi bir şey.

Eskiden bunun teşhisi öyle hemen yapılamıyordu. Muzdarip olanlar başlıyordu anlatmaya.. işte benim de sol yanımda bi sızı var, böyle sanki içimde bir yer acıyor, yanıyor falan diye.. buyur göster ablacım tam olarak neresi desen işte burası diye göğsünü yumruklayanı çıkıyordu ama, yetmiyordu adam gibi teşhis etmeye bu illeti. Tabii teşhis olmayınca, tedavi de hikaye oluyordu.

Halbuse artık günümüzde şartlar ve imkanlar çok değişti. Şimdi bize yürek acıması şikayetiyle gelenleri hemen zaman makinemize bindirip kişisel angutluk tarihlerinin üç beş ay sonrasına gönderiyoruz. Bi bakıp geliyorlar kendi hallerine. Teşhis/tedavi bir arada paket program.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top