Karadeniz Turu'nun 9. günündeyiz. Finale az kaldı şükür Yarabbim, lakin çok sıkıldım yazmaktan. O zaman niye yazıyorsunuz, diyebilirsiniz. Günlük ya; yarın birgün açıp açıp okurum belki...
Ordu'da geceledikten sonra sabah Samsun'a doğru yola çıktık. Müze olarak kullanılan Bandırma Vapuru'nu gezdik.
Ünlü Atatürk Anıtı'nın önünde tüm tur ekibi fotoğraf çektirdik.(tur geleneğiymiş) Toplu fotoğrafı serinin son bölümünde paylaşırım.
Samsun Valiliği'nin yanındaki Arkeoloji Müzesi'ni gezdik.
Samsun'dan sonra Sinop'a doğru yola çıktık. Sahil yolunun manzarası çok güzeldi.Sinop'a iner inmez limanda öğle yemeği yedik. Sinop mantısı ve nokul denilen çöreğiyle ünlü. Kimimiz mantı, kimimiz balık yedik. Nokul aramak için dolaştık. Öyle çok değişik bir çörek değildi. Fakat dikaktimi çekti, Sinop'ta çok sayıda pastane var ve hepsi de son derece güzel ve çeşitli vitrinleriyle göz dolduruyor. Hangisinden alsam diye şaşırıyorsunuz. Aldıklarımız çok ta lezzetliydiler.
Şehrin girişinde kalenin önünde yeralan Diyojen Heykeli
Sinop Cezaevi'nin eski ve azılı gardiyanlarından meşhur Pala. Gelene-geçene insanlara nasıl işkence ettiklerini anlattığı için yargılanmış. Cezaevi'nin yakınlarında dolaşması kanunen yasaklanmış. Heykelin oralarda geziyordu.
Sinop Cezaevi'nin kapısından girer girmez bana afakanlar bastı. Çok kötü bir enerji çöktü üstüme ve içim dayanmadı. Hiçbiryere dokunmak, bakmak istemedim. İnsanlar hamamlara kadar girip gezdiler.
Kısa bir tur atıp çıkış kapısında bizim grubu bekledim. Benim açımdan gezinin en sıkıcı anlarından biriydi.
Sinop'un ünlü maket gemi atölyeleri. Adım başı bu tarz dükkanlar var ve hepsi çok güzel. Hediyelik birkaç gemi aldık. (gemicik değil)
Türkiye'nin tek fiyordu olan Hamsilos Fiyordu'na gittik. Manzara olaganüstüydü.
Sinop'tan Kastamonu'ya geçtik. Kastamonu beni çok şaşırttı. Karaçomak Deresi'nin iki yakasına kurulmuş nasıl güzel, nasıl düzenli bir şehir... Binalar hep aynı boyda ve çok düzgün, yerleşim çok düzenli, heryer tertemiz. Kastamonu hakkında hiçbirşey bilmiyormuşum, bir daha fırsatım olursa gitmek isterim.
Nasrullah Camii
Münire Medresesi El Sanatları Çarşısı Kastamonu'da aklımın kalmasına sebep olan başlıca unsur. Kumaşlar, kumaşlar, kumaşlar ve özellikle Tokat'ta bile göremediğimiz orjinal el baskısı, organik kumaşlar...
Bu güzel kumaşlara uygulanmış el yapımı güzelim oyalar. Dükkan sahibi çok tatlı bir bayandı. Tüm giysi tasarımları ona aitmiş. Küçücük, heryerden güzellik fışkıran, şirin bir dükkandı. Karıştırın, dedi bize. Şaşırdık tabii. O öyle deyince nedense çok karıştırmaya kıyamadık. O kadar az vakit vermişlerdi ki, minicik dükkana 20 küsur kadın sığamadık, sorularımıza cevap almak için sıra bekledik. Fotoğraflar yetmiyor anlatmaya, çünkü mesafe yaratıp düzgün fotoğraf çekemedim. İnternet adresiniz var mı, oradan sipariş versek, dedim. Tatlı bayan, var ama bilmiyorum, dedi. Ahh bu insanlar kendilerinin kıymetini hiç bilmezken, beş para etmez yeteneksizler tasarımcıyım diye ortalarda sükse yapıyor ya, hiç hazmedemiyorum.
Bu güzel dokumalar başka bir dükkandaydı. Perde, masa örtüsü olarak yapılmış.
Bu kumaşlar da oradan... Bu dükkanda satılanlar Kastamonu Engelliler Derneği'ne gelir olarak dönüyormuş. Burada çarşının tüm dükkanlarının kartvizitleri mevcut. Ne iyi düşünmüşler....
Çarşının çıkışındaki tarihi tekke hamam kazanı
Şehri ikiye ayıran Karaçomak deresi üzerindeki Taşköprü...
Buradan gecelemek üzere Safranbolu'ya geçtik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder