Tamam ben şimdi fırsat buldum, memlekette ne olmuş ne olamamış diye ancak okudum öğrendim. Ki, bunu yapmak istemiyorum. Hayli zamandır üzerimizde bir deney yapıldığından kuşkulandığım için es geçiyorum gündemi şunu bunu. O deney faslına bi ara gelirim, hakikaten derin kuşkularım var bu konuda. Sanki birileri şebeke suyuna, nebleyim derelere çaylara falan bi tür ilaç katmış, bizim ahali de bunu içmiş, bi şekil almış kanına bulaştırmış, sonra o kan beyne gitmiş ve orada ilacı gri maddeye, nöronlara falan teslim etmiş. Beyin ilacı teslim almış ama o da ruhunu teslim etmiş ilaca. Sonra da biz böyle olmuşuz.
Şimdi "böyle" derken kastım nedir, bi kenara bırakalım, anlayan anladı. (Ay bayılıyorum ayol böyle konuşmaya. Kendimi hanımağa gibi hissediyorum. Anladın sen! ahahahh..)
Şimdi şöyle bi şey okudum, önce onu bi kısaca arz edeyim: Vatan evlatlarından biri eşini yol ortasında dövmüş. Tartışıyomuş bunlar, sonra adam bi celallenmiş atmış yumruğu, eşini devirmiş. Kadını hastaneye kaldırmışlar, memleket yarmasını nezarete.
Savunma şu olmuş anacım, dikkat lütfen: "Evde yemek yapmıyor, bulaşık, çamaşır yıkamıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de boşanmak istiyor. Sinirlerime hakim olamadım."
Canım.
Kıyamam ben ona. Kadın yemek yapmıyor, paşaya bakmıyor. Yemekti, bulaşıktı hiç derdi değil, bir de boşanmak istiyor. Sanki boşanmak isteyen kadın ev işlerini aralıksız sürdürecek. Sanırsın kadın çamaşırları ipe asacak, sonra mahkemeye gidip boşanacak. Dönüşte de alır o çamaşırları ipten, ütüler yerlerine yerleştirir falan. Eline mi yapışır?
Yani bazen kendimi yazının bir noktasında böyle mahalle gülleri gibi hissediyorum. Bayılırım ben onlara. Hani bir tartışmanın ortasında ellerini bellerine atarlar, şöyle bi dikelirler, bacaklarını iki yana açarlar, bir omuz öne yıkılır, mümkünse kaşın biri kalkar, diğeri inadına susar. Hani derler ki "Açtırma len şimdi benim bayramlık ağzımı!"
Ya da derler ki "Hanım hanıımm! Gelirsem oraya o ağzını carrtt diye ikiye ayırırım!"
İşte şimdi edepsiz periniz de ellerini attı beline, dili size emanet.
Hayır şimdi de nereden başlayacağımı şaşırdım iyi mi? Yahu adamdaki özgüvene bakar mısınız? Ağam diyor ki, bu kadın evde yapması gerekenleri yapmıyor, bir de boşanmak istiyor utanmadan! E tabii sinir yapıyor bu da bünyede, sallıyorum bi yumruk göğsüne.
Masum yani.
Ama belki de hakikaten masumdur. Bu adam tek başına bu hale gelmedi değil mi? Kalıbımı basarım annesi değerli oğluna gak diyince su, guk diyince ekmek verdi. Babası, annesine sürekli emir verdi, getir götür diye. Hani demiştim bi yazıda, biz sevgili olamadan karı-koca oluyoruz diye. Bildiğimiz tek model "aile" diye. Bak bu vaka da "evlenek bi yuva kurak" zihniyetine örnek olsun. Aman nolur bana, yuva kurmanın ne sakıncası var, ya ne olacağıdı falan diye gelmeyin. Böyle ezber yuvaların yuvasını hep birlikte döve söve yapıyoruz işte.
Sana da iki satır sözüm var yumruk delikanlısı. Önce o eli, bi indir! Sonra söyle de, bir vasi tayin etsinler sana. Ya da kendi donunu kendin yıka be adam. Önce bunu bi öğren, sonra kur yuvanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder