"... 'Eskisi gibi değil' dedi, sonra susup yüzüme baktı. Bekledim ki devam etsin, neymiş eskisi gibi olmayan? Hiçbir şey söylemeden yüzüme, elime, ellerine, ayağını dayadığı sandalyeye ve üzerindeki gazeteye baktı. Gözlerini gazete ile karşı kıyı arasında bir yerde yakalayıp sordum 'eskisi gibi olmayan ne?' diye.
'Eskisi gibi değil. Hiç kimse hiçbir yer, hatta sen bile eskisi gibi değilsin. En çok da ben! Ben eskisi gibi değilim. Eskiden neydim, nasıl biriydim hatırlamıyorum bile. Sanki belleğimi bi kitabın arasında unutmuşum, kitabı da kumsalda. Aklımda sadece dalga sesleri kalmış. Ve şimdi, o sesler bile eskisi gibi değil! Hatırlar mısın, hani eskiden bütün dünyamız tek bir caddeydi. Sokakları, hanları pasajları kuytuları karanlıkları falan vardı ama hepsi aynı yerdeydi. Dünya düzdü, bir ucundan öbür ucuna.. dümdüz bir dünyamız vardı. Kaybolmazdık, birbirimizi aramazdık bile! Bilirdik nerede olduğumuzu. Şimdi hiçbir şey eskisi gibi değil. O dümdüz caddede bile kayboluyorum artık.'
Yüzüne baktım. Dik dik yüzüne baktım. Eskiden o yüzde gördüğüm her ne varsa, hepsi yerli yerinde mi diye yüzüne gözüne saçına baktım. Eskiden baktığım gibi baktım. Canım yana yana baktım, hatırladığım her kıvrıma, her beneğe, her çizgiye minnet duyarak baktım. Anlamak için değil, unutmak için baktım.
'Boşver' dedi. 'Yerinde sayan ne var ki? Aynı kalan, hiç değişmeyen dönüşmeyen ne var ki? Boşver! Sen bakma bana.. iyi ki hiçbir şey eskisi gibi değil'..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder