"Birkaç aydır fesat bir insan oldum. Aklım fikrim yalanda dolanda. Kafam sadece şerre çalışıyor ve gözlerimin içi gülüyor."
Kötülük fenalık ve fecilik (hatta rezillik ve edepsizlik) kağıt üzerinde kalınca, itirafı da işte bu kadar kolay ve üstten bakmacı 'ben aslında öyle değilim ki'ci oluyor.
Tam burada bir satır alta geçip kendime alttan alttan bakmak ve "nah değilsin!" demek istiyorum, ve diyorum. Kim tutacak beni?
Bazen kendimi ciddi anlamda nimetten sayılan kuru fasulyeye benzetiyorum. Beni al koy akşamdan suya, sabaha işleme hazır olurum. Sakin ve olabildiğince pamuğumsu ve yumuş. "Yine de al beni sar beni ve sonra sor beni, açılsın çenem ve düşsün yerle yeksan, dinle beni duy beni, için şişsin. Kafan kazan gönlün yan yan yengeç stayla firarlarda. Kaç kurtar canım efendim kendini, şimdi kim çekecek onca hava civa."
Çok eski bir öyküden yola çıkıp (galiba beş altı yıl önceydi) ya roman olsun bu ya da senaryo diye bi şeye başladım ve bilin bakalım ne oldu? Evet doğru tahmin kıdemli okuyucu: Üşendim bıktım ve bıraktım. Yarım kalan her şey için zamanında bir de destan yazdığım için sırasını şevkle savanların iç huzuruyla arkasından ağlamadım.
Sonra bir gün her halimi benden beter bilen bir arkadaşım (1 arkadaş eğer 1 ise yeter de artar bile) bana "bitir la şunu" dedi. Ben de ona "napcan?" dedim, o da bana "sen bitir, ben de yardım edeyim sonra bakarız" dedi. Mevzu şu ki, benim burnu kaf dağından su içen, roman olabilecekken olamayan öyküm bu aralar "millet entrika olmazsa dizi falan izlemiyo şekerim" iteklemesiyle dizi senaryosu oluyor. Oluyor hakikaten. Ben olabilemez sanmıştım ama bi baktım bölüm bölüm sahne sahne çıkıyor ortaya. Karakterlerim tiplerim ve kim olduğunu bilmediğim anlatıcı dış ses ile oluyor. Eğer benim bu oluyor dediğim şeye, görüşeceğimiz yapımcılardan biri de olur derse çekilir, izleriz birlikte.
Olmaz lan manyak mısınız derlerse, eh zaten kurgusunu bitirmişim, bölümler tamam, sahneler diyaloglar hazır kıta.. oturur yazarım bi zahmet, roman olur. Böylece döngü tamamlanır ve ben ilk aklıma koyduğum haliyle ortaya bi şeyler çıkarmış olurum. Sonra da yayınevi vs.. aman neyse ney işte, bakarsın olur. Hayır yani eğer bu şekil bi şey olacaksa iyi tarafı, entrika falan olmayacak. İyiler iyi, kötüler kötü olmayacak. Zaten iyi de yalan, kötü de. Yok. İkisi de yok. İnsanlar var, ruhları emanette insanlar var.
Ben bu aralar 1 arkadaşımla birlikte çok fena feci kötüyüm. Nihohahha diye gülüyoruz. Evet varmış hakikaten böyle bi şey. İnsanın şirazesi fesatlığa kayınca gülüşü de yamuluyormuş meğer.
Şunu anladım: Bende bu potansiyel varmış. Yani kafayı biriyle bozsam ve katline ferman buyursam, helvasına fıstık katsa mıydık rahmetlinin diye düşünürken yakalarım özümü mezarına güller koyarken.
İşte böyle okuyucu.
İşte ben böyle kötü oldum. Çok kötü, çok fena çok sinir çok beter böcek ve çok ama çok zehirli bi şey oldum. Gülüşüm göz süzüşüm dudak büzüşüm değişti. Oysa belki de ben, ben oldum.
Ayşegül senaryo yazıyor notu: Evet doğru, eğer bir karakteri konuştururken belli bir oyuncuyu düşünüyorsan daha rahat su gibi yazılıyormuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder