Hiç bu kadar uzun ara vermemiştim.
Yazacak o kadar çok şey var ki!
Hepsi taslak halinde bekliyor.
Benim üzerimde de acayip bir tembellik...
Bir yerden başlamak lazım.
Pazartesiden başlayalım o en güzeliydi.
Bizim hasretimiz bitti.
Ada geldi...
Bu iki yaramazla felekten bir gün çalalım dedik.
Önce Hayvanat Bahçesi...
Hayvanat Bahçesinin girişlerini ücretsiz yapmışlar, iyi de olmuş.
Maymunlar, kuşlar, balıklar derken hepimiz çok eğlendik.
En hızlı gezimizdi çünkü bizimkiler bütün hayvanat bahçesini koşarak gezdiler.
Ufak kazalarda oldu. Önde koşan, önüne bakmıyor, arkasına bakarak koşuyor ;)
Çok fotoğrafları yok, sürekli hareket halinde oluca çekemedim, çektiklerimde puslu...
O heyecanları görülmeye değerdi.
Kafeslerin başında bir heyecanlanıyorlar, hayvanları taklit etmeler falan...
Sevgili Dayımızı (Efe) da unutmamak gerek...
İkisi de tepesinden inmedi.
Birinin "küçük dadısı", diğerinin "minik amcası", benim de "canım kardeşim"...
Sayesinde Aysun'la biz çok rahat ettik ;)
Eee, acıktık ve yorulduk.
Tabii ki, istikamet TİGEM...
Bence Ankara'da çocuklu aileler için çok ideal bir yer...
Gerçi haftasonları çok kalabalık oluyormuş.
Biz hiç haftasonu gitmediğimiz için bilemiyorum.
Yemeklerimiz hazırlanıncaya kadar biraz oynadık.
Sonra doğru bahçeye...
Önce yemeklerini yediler, ayranlarını içtiler.
Sonrada hiç durmadan koştular.
Efe ile top oynadılar, kovaladılar, kaçtılar... biz de çaylarımızı alıp keyif yaptık.
Düştüler, kalktılar...
İkisi bir arada olunca yaptıkları şeyden daha bir keyif alıyorlar sanki...
Bunlar benim aşklarım...
Bizim derdimiz biter mi? Dondurma krizimiz tuttu.
Atatürk Orman Çiftliği Dondurmasının tadına baktı çocuklar...
Sonra da uykumuz geldi. Eve kadar sabredemediler.
Arabada uyuyacaklarmış.
Öyle de oldu, yolun yarısında ikisi de iptal ;)
Evde önce Ada uyandı. Biraz birlikte oynadık. Sonra Kuzey kalktı.
Oyun hamurlarıyla resim yaptılar. Çok keyiflilerdi.
Resim yapmak çok ciddi bir iş...
Dua ediyorum ki, "dostlukları daim olsun".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder