30 Ağustos 2010 Pazartesi

0

Sevgili Günlük- Milföylü Tavuk

      Dün akşam iftar davetim vardı. Davete birkaç gün kala menümü hazırlayıp bir post-ite yazıp, mutfağın görünür bir yerine yapıştırır, gidip gelip üzerinde oynarım ben. O zaman herşey bitmiş kadar yük kalkar omuzumdan. Karar verme aşaması daha zor geliyor hep...Başka bir post-ite de menüye bakıp, eksik malzemeleri yazarım. Davet günü de tamamlanmış yemeğin üzerini çizerim çünkü çok şeyi bir arada düşününce ve orucun da etkisiyle öğleden sonra kafam pek çalışmıyor, unuttuklarım olabiliyor. Yapıp ta masaya getirmeyi unuttuğum bile oluyor. Birkaç kez başıma geldi, sonra oturup üzüle üzüle kendimiz yedik. Bir keresinde demliğe çay koymadan çay demlemişliğim bile vardır. Bardaklara çayı koyarken demlikten su gelince nasıl bozulduğumu anlatamam... Onun için çayı bile iftardan saatler önce demliğe koyar, hazırlarım.



       Bu sefer bir gece öncesine kadar ne yapacağıma karar vermedim ve bu beni çok rahatsız etti. Sadece kırmızı et yerine beyaz et yapmakta kesin kararlıydım. Ramazan başladığından beri bıktık çünkü. Bir gece önce biz de Süreyya'ya iftara davetliydik. Onun menüsünde milföylü tavuk vardı ve daha yerken yarın akşamki menüme dahil ettim bile onu :) Hatta Süreyya koymamıştı ama arasına kaşar da konulsa güzel olur deyince, öyle yapmaya karar verdim.



       Sabah kalkınca menümü ve malzeme listesini hazırladım. Eşime baget değil normal but sipariş verdim ama butlar çok büyük gelince eklemlerinden kesip kendi bagetimi yaptım.

               Tavukları iftara 4-5 saat kala hazırladım. İfrtara yakın fırınladım.


       Önce kendi hazırladığım pul biber, toz biber, kara biber, kimyon, kekik, tuz karışımıyla harmanlayıp, teflon tavada çok az yağla 20 dk. kadar önlü arkalı pişirdim. Haşlanabilir de ama böyle daha lezzetli olur diye düşündüm.Tavuklar pişerken dondurucudan çıkardığım milföyleri önce merdaneyle, sonra canım sıkılınca elimle çekiştirerek açıp büyüttüm. Dilimlediğim kaşar peynirini tavuğun iki tarafına yerleştirip milföy hamuruyla sardım. Bir milföy hamurum kalmıştı onu da şeritlere bölüp, üzerini süsledim. Butların kemik yerlerini folyoyla sardım. Yumurta sarısı sürdüm. İftara 45 dk. kala 200 derecede, üzeri kızarıncaya kadar fırınladım.
       Pişmeden önceki halleri pek iç açıcı değildi. Piştikten sonraki akıbetlerini çok merak ettim ve azıcık ta endişelendim. Neyse korktuğum gibi olmadı. Bazılarında delinen milföyden kaşarlar eriyip aktı ama servisi zor olmadı. Tabakta da kötü durmadı. Yanında kaşarlı, kremalı fırın püre, zeytinyağlı bezelye ve tel şehriye pilavıyla servis yaptım. Misafirlerim görüntüsünü de, tadını da çok beğendi.

         Sonuç itibarıyla çok zor olmayan, göze ve mideye hitap eden, hafif, lezzetli bir yemek. Tavsiye ederim.



       En üstteki fotoğrafta da bu aralar neredeyse üç günde bir yaptığım kızılcık şurubunu görebilirsiniz. Ben hiç ağzıma sürmedim, tadını bilmiyorum (komposto, reçel vs... hiç yemem-içmem)  ama herkes bayıla bayıla içiyor (küçük çocuklar bile).


         Bu aralar davetler sıklaştı. Bu akşam ve yarın akşam ve Cuma akşamı biz davetliyiz. Benim üç davetim bitti, iki kaldı, onları da boş günlerde almam gerek.



        Ramazanın bu tatlı telaşını çoğu kişi angarya görse de ben çok seviyorum. Hatta gitmekten çok bana gelinmesi hoşuma gidiyor.

    

                     Ne çok ta yazmışım. Hala okuyup bu cümleye kadar geldiyseniz aferin size :)                                        Zafer Bayramımız kutlu olsun, mutlu haftalar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top