12 Eylül 2010 Pazar

0

Kaputaş, sonra yıldızlar

İstanbul’a oy vermek için geldim, bikaç saat sonra Efes’e doğru burnumun dikine yola çıkıyorum. Burnum bu konuda bi açıkla yapmıyor, onun adına istediğim kadar sallayabilirim. Öylesine kafada programlanmış bi üç beş günün sonuç itibariyle neye derman olduğunu döndüğümde anlatırım.. (Yani anlatırım sanırım, şimdi bana anlatırmışım gibi geliyor..)

Sonra galiba Kaputaş. Kaputaş’ı son yıllarda bayaa bi sayıklamaya başlamıştım, buradan devam edelim:

O merdivenleri bi inesim o kudurmuş denizde bi boğulma alıştırması yapasım geldi. Ki, bunun hakikaten bi güzel yapılmışı vardır. Dalgalar beni, merdaneye hamuru sarıp sonra hüff diye salan büyük halam gibi sahile yollarken, ve geri alırken, ve tekmeyi basarken, ve sonra yine bağrına basıp, ama yine ve yine gerisin geri postalarken.. ve bu arada bikini diye giyindiğim şeyin üst kısmı belime inmişken, ben boğulmakla rezil rüsva olmak arasında kalmışken, ve bittabii ki ihtişamlı bi rezilliği minnetle kabullenmişken.. deve tellal iken ve pire berber..

Ölmedim, boğulmadım.. Denizden karaya çıkan atalarım gibi sersem ve çıplak ayağa kalktım. O ana kadar dalgalarla eğlendiğimi ve belki bi ihtimal, seviştiğimi sanan sefil izleyicilerime hepiniz lütfen remezaann davulu olunuz işallah bakışları attım ve havluma dert yandım, sardım sarmalandım.

Şimdi ay galiba bu deja vu demelerin peşinde kahraman olmaya gidiyorum. Bikinim sağlam, ve ben on kaplan gücündeyim! Kaputaş’tan sağ çıkarsam yola devam edip tekneleri ayartmayı düşünüyorum. Aslı şudur ki: Kalkan’ın yıldızları benim Saros’un yıldızlarıyla sevgili gibi. Su damlası gibi, kar tanesi gibi.

Gönlümü eylemek istiyorum, yadetmek istiyorum, yıldız toplayıp gelmek istiyorum.

Anca giderim di mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top