Gece post yazmak ve yayınlamak bana göre değil ama bazen de geceden kurulan ve sabah kontrolsüz yayına giren yazılar sinirimi bozuyor. Anı yaşayalım değil mi? Anı yaşamak demişken ne zamandır saçlarımı kestirmek istesem de bir türlü kuaförün yolunu tutmayan ayaklarım bugün kendi kendilerine kuaförden içeri adım attılar. Sadece ben değil koltuğuna oturduğum kuaför bile ne olduğunu anlayamadı. Merhaba yerine 'Hadi kes' diye bir cümleyle daha önce karşılaşmadığını ise bana göstermeye çalıştığı dergi ve ıvır zıvırların içinden model aramasıyla anladım.
Aynen şu şekildeydi muhabbetimiz: saçım kesilecek, nasıl bir şey düşünüyorsunuz?, yap bişeyler, kısa olsun...
Tepeden toplanmış garip saçlarımı açınca ise daha önce hep kararsız hanım efendilerin saçını kestiğini anlamış oldum. Hazır mısın? diye sordu, no problemo tabii ki hazırdım. Saçımdan bir tutam kesti ve aynada göz göze geldik. Merak etme üzülmüyorum dedim ve kendi haline bıraktım kuaför arkadaşı. İkimizde rahatladık. İşte o an özgür olduğumu hissettim. Gece geçirdiğim 'saçımı keseyim ben' nöbetlerim de böylece sona erdi. Yere düşen saçlar şu anki saçımın 3 katı kadar olunca kuaför durdu, kurutulurken uçan saçlarımla birlikte ben de gerçek halime döndüm. Mutsuzken kestirilen saçları daha iyi anladım. Hatta onları sevgiyle anıp kuaförden çıktım. Eve gelene kadar sevindim. Sonra kendi kendime düşündüm, emek verdiğimiz, güzel olacak diye beklediğimiz her şey güzel olacak diye bir şey yok! Zaten biz kadınlar ilişkiler dahil hayatımızın her anında bu yanılgıya düşüyoruz. İşte bu yüzden de mutsuz olduğumuz an saçlarımızı kesitirip hafifliyoruz. Kendi içimizde semboller tanrıçalarıyız her birimiz de haberimiz yok!
Bu arada tatil yapsam hiç fena olmayacak.
Sevgiler
Twitter ♥ Facebook ♥ Pinterest
Unutmayın yorumlarınız beni mutlu ediyor:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder