Etkileyici girişi, yüksek duvarları, estetik yapıları, daracık sokakları, güzel kapıları ve kapı tokmakları ile Mdina (Emdina okunuyor) aklımda iz bırakan tarihi şehirlerden biri oldu.
Anlatacak çok şey var, her detay olağanüstü güzel, (ki birçoğunu da kaçırdığımızı düşünüyorum )
Mdina'nın girişi...
Kapıları güzel demiştim değil mi :)
Çok sevdiğim, etkilendiğim, Ortaçağ'dan fırlamış gibi yakalanan bir kare..
Şehri dilerseniz bu faytonlarla da gezebiliyorsunuz. Biz yürüyerek, dokunarak gezmeyi tercih ettik...
Daracık her sokak ayrı bir hikaye, ayrı bir güzellik...
Malta şovalyelerini duymayan yoktur...
Burası bir evdi sanıyorum.
Kapı kolları, tokmakları ün yapmış.
Rehber eşliğinde gezerken gözüme kestirmiştim bu mağazayı. Serbest zamandaki ilk durağımız burası oldu.
Alışveriş saati
Güzel bir detay daha...
Malta şovalyelerinin bibloları...
Çok köhne görünen bir bodrum katından dikkatimi çeken bir güzellik daha...
St. Paul's Katedrali
Gezi boyunca yelpazemi evde, başka çantamda unuttuğum için hayıflanıp durmuştum. Meğer burada beni bekleyen çok şık bir yelpaze varmış :) Kurdela nakışı ve bazı örtüleri, bizdeki Denizli, Buldan işlerine benziyordu. Alınabilecek ilginç şeyler arasında porselen yöresel bebekler, kılıçlar, minyatür şovalyeler, metal objeler, kapı tokmakları, kolları, cam objeler, dantel anglez örtüler, yelpazeler, şemsiyeler vardı. Cam eşyalar haricindeki birçok hediyelik eşyanın fiyatları oldukça makuldü. Cam obje tasarımı konusunda kimse kusurabakmasın bizim cam sanatçılarımız tasarım bakımından bence onlardan çok çok öndeler. Teknik açıdan tarihi bir önemi, değeri, öncülüğü olabilir buradakilerin (Malta) ama tasarımları çok klasik ve fazla zarif oldukları söylenemez. (Açıkçası tüm gezi buyunca izlenimlerimin toplamında bu sonucu çıkardım)
Bizden başka o kadar çok turist grubu vardı ki. Hemen hepsi de MSC 'nin yolcuları... 3500 kişilik gemide rastlayamadığınız, yüzünü bile görmediğimiz diğer yolcuları hep kara turlarında gördük. Ne ilginç bir ironi...
İlk görüşte Yaşar Nuri Öztürk'e benzettim. Sizce?
Mdina'dan gözümüz arkada kala kala ayrıldık. Yine bizi bekleyen tur otobüslerine binip Valletta şehir merkezindeki, iki önceki postta bahsettiğim Barakka bahçelerine uğrayıp, limanın panoramik şahane manzarasını izledik. Dönmek isteyenler otobüslerle gemiye döndü, kalmak isteyenler verilen serbest zamanda şehir merkezini gezdi. Biz kaldık ve şehir merkezinde biraz daha gezip, geminin kalkmasına yakın yürüyerek limana geldik, cıvıl cıvıl olan liman girişinde biraz daha oyalanarak gemi girişlerimizi yaptık ve akşam yemeği için hazırlandık. Yemek esnasında gemi Sicilya- Messina'ya gitmek üzere hareket etti. Bir sonraki post Sicilya'dan olacak.
Bu arada hepimize hayırlı Ramazanlar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder