MSC Splendida ile gezimizin bugün Tunus durağındayız.
Sabah kalktığımızda odamızdan gördüğümüz liman manzarası. Tunus'un başkenti Tunus'tayız. Kara turu satın aldık. Rehberle gezeceğiz.
Gemiden inip limandan çıkış yaptığımızda sıcakla birlikte şiddete esen bir rüzgarla ve develer ve yerel çalgılarla müzik yapan bir grupla karşılanıyoruz.
Bizi bekleyen otobüslere binip şehir merkezine doğru ilerledik.
Yol boyunca anlatılan bilgilerden Tunus'un geri kalmaya mahkum edilmiş bir ülke olduğunu anlıyorsunuz. Devlet başkanı Zeynel Abidin ve yakınları, ekibi ülkeyi soyup soğana çevirmişler. Hiç gelişememiş, etnik renkleri dışında Tnnus'un pek cazibesi olmadığını hayal kırıklığı içinde gezdikçe anladık. Oysa ki bu tatile karar verdiğimizde beni en heyecanlandıran yerler arasındaydı.
Tunus2ta el sanatları gerçekten çok güzel uygulanıyor, eski uygarlıkların esintisi heryerde var. Fakat bugüne kalan insanlarının çaresizliği, açlığı, sefilliği bozmuş tüm güzelliği. Esnaf Türkleri pek seviyor. Mustafa Sandal, Galatasaray, Atatürk'ten çok bahsediyorlar. Bize özeniyorlar. Bununla birlikte dokunarak konuşmayı çok seviyorlar ve bu turdaki tüm bayanları rahatsız etti. Pazarlık yapmaya müsaitler ama acıyıp değerinin üzerinde fiyat biçiyorsunuz.
Çiniler, seramikler, el dokuması kilimler, aromatik yağlar, üfleme cam şişeler, el işçiliği şahane kafesler, doğal taşlar, hasır sepetler, şapkalar, antika objeler, kapı kolları, tokmakları, deve derisi ayakkabı,terlik, çanta ve valizler, meşhur kapılarıyla süslenmiş hediyelikler, baharatlar ve harissa denilen acı biber sosu alınabilecek şeyler arasında. Çok fazla gümüş ve doğal taşlı takı da var ama genelde heryerde bulabileceğiniz tarzda, oradan taşımaya değmez.
Otobüsten inmeden önce rehberimiz çanta, cüzdan ve takılarımız konusunda uyardı. Boynumdaki madalyon tarzı kolyeyi çıkarıp çantama koydum. Değerli birşey değildi ama rehberimiz boynunuzdan çekip alırlar deyince korktum açıkçası.
Tunus'ta fotoğraf çekmek çok zevkli. Barcelona'da olduğu gibi fotoğraf çekmeye doyamıyorsunuz ama bütün olarak baktığınızda pislik ve düzensizlik ön planda.
Kafesler taşıma sorunu olmasa almak isrediklerimdendi...
Bu dükkanı çok sevdim :)
Çok renkli görüntülere ve insanlara şahit olmak mümkün...
Güzelliğe bakın...
Her sokak ayrı bir hikaye...
Aromatik yağlardan almak istediğimizi söyleyince rehberimizin tavsiye ettiği bu güzel dükkana girdik. Dükkan sahipleri çok medeni ve saygılıydı. Önce kısa bir tanıtım yaptılar ve sonra yağlarımızı seçtik. Yağlarımızı koymak için bu zarif, üfleme cam şişelerden de aldım.
Özellikle argan yağı, yasemin yağı ve kaktüs yağlarından aldım.
Çarşının en büyük hediyelik eşya mağazasıydı burası. Üst katındaki terasta tarihi seramikler var ve şehir kuşbakışı görünüyor.
Bu güzelim basamaklarla üst kata çıkılıyor...
Bu tarihi dokuda yürüyor, dokunuyorsunuz, kolay ulaşılabilir olması iyi mi kötü mü bilemedim ...
Mozaik...
Tunus'un simgesi peçeli kadınlar... Deve derisinden.
Meşhur kapılarından biri (sadece biri)
Rehberimiz :)
Mavi kapıları kadar ferforje pencereleri de ayrı sanat eseri...
İnternet cafe...
Bu da internet cafenin içi :)
Sanırım kütüphane ya da kitapçı...
Meşhur deve derisi aksesuarlar...
O gün bilmeden kuşlu, kafesli bu bluzu giymiştim. Turdaki dikkatli bayanlar Tunus'un kafesleriyle ünlü olduğunu görünce bilerek giydiğimi sandılar :)
Anladım ki Tunus fotoğraflarda güzel. Biraz medeniyet ve refah olsa ne güzel olacak. Açıkçası çok üzüldüm oranın halkı için. Dünyanın en güzel yerlerinden birinde yaşayıp o güzelliği yaşatamıyor olmaları, kötü yönetilmeleri onların suçu değil yazık ki...
Tunus gezimiz bitmedi. Şehir merkezinden Tunus'un çok ünlü sayfiye köyü, birçok sanatçıya ilham vermiş Sidi Bou Said köyüne gideceğiz. Buraya gelmeden okuduklarımdan çok ümitliyim. Çok meraktayım, heyecanlıyım :) Tatil günlüğümün Tunus bölümü 3 postu fazlasıyla dolduracak kadar renkli karelerle dolu. Bir sonraki post mavi-beyaz güzelliklerle dolu Sidi Bou Said'den...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder