29 Ocak 2014 Çarşamba

0

İYİ VE KALİTELİ YAŞLANMANIN 5 önemli kuralı

Şimdi böyle yaşlanmak diyince kulağa pek hoş gelmiyor! Ben aslında yaş almak demeyi daha çok tercih ediyorum.. Hatta ben yaşsız bir kadın olmayı seçiyorum!:))

Günlük gazetelerimi okurken öncelik sıram Kişisel gelişim, sağlık güzellik ve kaliteli yaşam başlıklarından yana olur hep.. Geçenlerde Osman Müftüoğlunun şu aşağıdaki yazısını okudum ve bayıldım. Ben zaten Osman Müftüoğlunu inanılmaz sever ve her sözünü çok dikkate alırım.. Dolayısıyla gördüğüm hiç bir yazısını atlamam hemmeen kırptııım ve bloğuma yapıştırıverdim:)

✄-------------------------------------------------------------


İyi ve güzel yaşlanmak, keyifli ve huzurlu bir ömür sürmek için pek çok şey söylenebilir ama ben şu beş noktanın çok önemli olduğuna inanıyorum.



1. KABULLENİN!

İyi yaşlanmanın birinci kuralı, ‘yaşlılığı olduğu gibi kabul etmek’tir. Yaşlanmak doğal, ilerleyici ve durdurulamaz bir süreçtir. Yapabileceğiniz, onu ‘hakkıyla, keyifle, huzurla, sağlıkla yaşamak’ ve bazı doğru alışkanlıklar edinerek belki biraz yavaşlatmaktır.

2. SAPLANTI YAPMAYIN!

Eğer “Sağlıklı bir orta yaşlılık ve yaşlanma sürecim olsun” diyorsanız, yapacağınız şeyler çok basit. Yaşlanmaya bağlı hastalıkları engellemek, eğer bu mümkün olmazsa etkilerini en aza indirmek yeterli. Çünkü bütün araştırmalar yaşlılığın kalitesini azaltan sorunların neredeyse tamamının yaşlanmayla ilgili hastalıklardan kaynaklandığını gösteriyor.

3. GELİP GEÇİCİLİĞE İNANIN!

Bana göre iyi hayatın en önemli sırlarından biri, hayatın bir sonu olduğuna inanmaktır. Hayatın ölümlü olduğuna inanıp onu keyifle, coşkuyla ama akıllıca, bilinçli bir şekilde, inanarak, kendini hayatın zenginliklerinden koparmadan yaşamaktır. Yok oluşun basitliği ve kolaylığı ikinci hayatı daha da hafifletir. Üstünüzdeki yükü bir hayli alır.

4. HOŞ BİR SEDA BIRAKIN!

Gelecek nesillere bir şeyler bırakmak yani “Baki kalan gök kubbede hoş bir seda olmaya çalışmak”, iyi ve güzel bir hayatın ve daha uzun yıllar hatırlanmanın en önemli sırrıdır. Ben bunu ‘anılma-akılda kalma yaşı’ diye tanımlıyorum. Biyolojik yaşınız da, kronolojik yaşınız da siz ‘yaşarken’ lazımdır. ‘Anılma yaşınız’ ise sizden sonra...

5. MEŞGUL OLUN!

Bana yöneltilen sorular arasında ilk sırayı daima “Ne zaman yaşlıyız?” alır. Bu sorunun pek çok farklı cevabı var ama benim en çok hoşlandığım “Yapacak bir şeyiniz kalmadığı zaman!” cümlesiyle başlayanıdır.




Huzurlu bir yaşam için neler yapmalısınız?

Yetinmeyi öğrenin: Mutsuzluk virüsünün bulaşmasını kolaylaştıran nedenlerin en önemlisi, yetinmeyi bilememek yani tatminsizlik duygusudur.
Geçmişe takılıp kalmayın: Geçmişteki sıkıntılara takılıp kalmak bugünü ve geleceği ıskalamanızı kolaylaştırır. Hayatın ufak tefek aksamalarını, ayağınıza takılan taşlar gibi değerlendirin ve daima önünüzdeki maçlara odaklanmaya gayret edin.
Hayata sarılın: Eğer tadını çıkarmak istiyorsanız, her hayatın içinde yüzlerce keyif, binlerce lezzet var. Bunları kavrayabilmeniz için hayata her zaman sımsıkı sarılmak lazım.
Çoğalın: Çoğaldıkça yalnızlıktan kurtuluruz. Kalabalıklaşmak, aidiyet hissini güçlendirip endişeyi azaltır. Yeni arkadaşlıklar edinmek, eski dostlukları güçlendirmek, farkı sosyal aktivitelerde yer almak ruhu ‘mutluluk bastonu’ gibi etkiler.
Ailenize sahip çıkın: Sadece işinizi, çevrenizi sahiplenmeniz yetmez. Çocuklarınız, anne-babanız, kardeşleriniz ve diğer hısım akrabalarınız da önemli. Onlarla iyi ve güvenli ilişkiler herkese iyi gelir.
Duanın gücünden istifade edin: İnancı güçlü, maneviyatı sağlam, duası içten kişilerin sağlık sorunlarının azaldığını ya da bu sorunları daha çabuk atlattıklarını gösteren yüzlerce gözlem var. Güçlü bir inanç dünyası zayıflığınızı kabullenmenizi ve yardım talep etmenizi de kolaylaştırır. Endişe ve korkuyla mücadele etmenizi destekler.
Yavaşlayın: En önemli noktalardan biri de budur. Aşırı hız, hayatı kendimizle ya da başkalarıyla paylaşma olasılığını azaltıyor. Ruhu bedenden koparıyor, üzüyor, yoruyor ve hırpalıyor.
Enine büyümeyi unutmayın: Siz isteseniz de istemeseniz de refahın yaygınlaşması, modern bilimlerdeki gelişmeler, tıpta elde edilen başarılar hayatı her 20 yılda bir iki-üç yıl zaten uzatıyor. Yani boyuna büyüme ve uzun yaşam zaten garanti! Sorun enine genişleyememekten, hayatın içeriğini zenginleştirememekten kaynaklanıyor. Zayıflayan, güçsüzleşen tarafı da bu zaten hayatın. Enine büyümenin rolü ruhsallığa önem vermekten geçiyor.
Üretin: Çalışan ve üreten insanların ömrü daha uzun, keyfi daha çok, huzuru daha bol oluyor. Bu âlemden göçüp gitmeden önce ‘hayat çorbası’ denilen o muhteşem yemeğin içine katacak yeni ve farklı tatlar üretmeye çalışın. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ürettikleri için hâlâ yaşıyor.
Empatiyi öğrenin: Empati de önemli bir nokta. Olaylara karşınızdakinin penceresinden bakmak, onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmak size de kesinlikle iyi gelecektir.
İç hesaplaşmalardan korkmayın: Hepimizin artıları, eksileri, varları, yokları, yanlışları, doğruları var. Bunları bilmek, törpülemek ya da geliştirmek iyi hayatı kolaylaştırıyor.
Huzura odaklanın: Eğer iyi hayata ulaşmanın en etkili ve ucuz ilacı nedir derseniz, ben “Her sabah uyanır uyanmaz alacağınız bir huzur tabletidir” derim. Huzur işini biraz daha kurcalamanızı tavsiye ederim.


Detokstan faydalanın

Aslında detoks hayatımızda hep var. Kusursuz detoks sistemleriyle donatılmışız...
Yediğimiz, içtiğimiz her şeyin ve soluduğumuz havanın temel amacı enerji üretimidir. Kalbimizin atması, solunum sistemimizin çalışması için enerjiye, yani yakıta ihtiyacımız var. Yakıt alındığında bunun enerjiye dönüşebilmesi için yanması gerekir.
Nerede bir enerji üretimi, bir ateş varsa, orada kül ve duman olur. Enerji üretimi sırasında oluşan külün, dumanın sistemden atılması gerekir. Yiyecekleri yedik, içecekleri içtik, havayı ciğerlerimize çektik ve bunlar vücudumuzdaki bazı kimyasal süreçler sonucunda yakıldı. Bu metabolik faaliyetin sonucunda vücut hayati fonksiyonların tamamı için gerekli olan enerjiyi üretir. Bu üretim sürecinde de atıklar ortaya çıkar.
Yaşamımızı sürdürmemiz için gereken enerji üretiminde ortaya çıkan atıkları sistemden atmak için birkaç organ el ele çalışır. Bunların en önemlisi karaciğerdir. Ona vücudun detoks merkezi de diyebiliriz, faaliyetlerinin çoğu toksinleri atmak üzerine kuruludur.
İkinci detoks organımız ise böbreklerdir. Böbreklerimiz vasıtasıyla boşaltılan idrar sıvısının içinde birçok toksik madde vardır. Cildimiz de temizlik görevlilerinden biridir. Terlemeyle ve tıp dilinde deri solunumu diye bilinen bir yöntemle vücuttaki toksinleri atar.


Toksin-savar meyveler

Elma, detoks kürlerinin klasiklerindendir. Temiz ve güvenli bir elma bulursanız kabuğuyla, 

hatta çekirdeğiyle yiyin. Armut da güçlü detoks etkisiyle bilinir. Hem vücudu alkalize eder, hem de tok tutar. En değerli detoks meyvelerinden biri kividir. Her detoks küründe mutlaka yer alması gerektiğine inandığım bu meyvenin glisemik indeksi de düşüktür.
Benim en favori meyvelerimden biri çilektir. Kalorisi, şeker içeriği ve dolayısıyla glisemik indeksi düşük olan bu besleyici ve bol vitaminli meyve sadece detoks yaparken değil, her zaman hayatınızda bulunsun.
Çekirdekli siyah üzümü de listenize ekleyin ve mutlaka çekirdeğiyle birlikte yiyin.
Kırmızı greyfurt da etkili bir detoks meyvesidir. Kendi asidik olmasına rağmen vücudu bazik yapar. Bu meyveyi muhteşem bir tohum olan susamla zenginleştirebilir ya da küçük parçalar halinde doğradığınız elma ve armut üzerine greyfurt suyu ekleyerek lezzetli bir meyve salatası yapabilirsiniz.

En etkili detoks sebzeleri

Detoks kürünün baş tacı sebzelerdir. Bu kürün olmazsa olmaz sebzelerinden biri havuçtur. 



Havuç suyunu pancar ve kereviz köküyle karıştırarak mükemmel bir detoks kokteyli hazırlayabilirsiniz.
Sebzeleri genellikle blender’dan geçirmenizi ya da sularını içmenizi öneriyorum. Bunun nedeni, sebzelerde çok fazla selüloz bulunması ve selülozun hazmı güçleştirmesidir. Bütün olarak yendiklerinde, bütün sindirim enzimleri onları sindirmek için tam faaliyet çalışmak zorunda kalır.
Sebzeleri sularını sıkarak veya püre halinde tüketebilirsiniz ama ben daha çok buğulama yapmanızı öneririm. Sebzeleri doğrayın, üstlerini kapatacak kadar su ekleyin, tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte pişirin. Lezzet için zencefil, sarımsak ve maydanoz da ekleyebilirsiniz.

Söz açılmışken, yeşil yapraklı sebzeler içinde detoks etkisi en güçlü olanların maydanoz ve ıspanak olduğunu belirtmek istiyorum.
Sebze çorbanızın içine bir parça zeytinyağı, karabiber ve çeşitli baharatlar ekleyebilirsiniz.

Vicdani detoks yapmadan beden detoksu işe yaramaz!

Yaşadığımız hayat, bize bedenen ve ruhen toksinler yüklüyor. Tabii beynimiz de bu toksinlerden nasibini alıyor.
Neden bütün dinlerde yatsı vakti dua edilir? Bir günün yükünü üzerinizden atabilesiniz diye. Ruhunuza bir ruhsal detoks yaptırabilesiniz diye. Kendi başınıza kalıp farkındalıklarınızı geliştirebilesiniz diye. Manevi bağlarınızı ve inanç dünyanızı zenginleştirip, gün içinde yaşadığınız streslerden uzak kalasınız diye.
İşin dini kısmı benim işim değil. Ama şunu belirtmek istiyorum ki, detoks bir bütündür. İşin bir kısmı bedensel detoks ise diğer kısmı da ruhsal detokstur. Aslında biriktirdiğimiz toksinlerin yüzde 90’ı ruhsal toksinlerdir.
Detoksun vicdani ve ruhsal tarafı çok önemlidir. Başkalarını kıskanmak, hayatla ilgili endişeler duymak, affetmemek, kindar ve öfkeli olmak, başkalarının ayağını kaydırmaya uğraşmak, dedikodu yapmak derken beynimizin bagajı doluyor.
Vicdani, ruhani detoks yapmadan, beden detoksu işe yaramaz.


5 adımda kolay detoks

Detoks yapmak için sabahtan akşama sadece sebze suyu içmek, sadece sebze, ot, meyve yemek zorunda değilsiniz. Diyetinizde yapacağınız basit değişikliklerle, sadece bir haftada vücudunuza kendini onarma, yenileme fırsatı verebilirsiniz. İşte o kritik 5 adım:

1. Bol bol maden suyu veya mineralden zengin su tüketin. Papatya, ıhlamur, çaylarını da deneyebilirsiniz.
2. Bir hafta boyunca şeker eklenmiş içecekleri unutun ve sofranızdan şekeri tümüyle kaldırın.
3. Sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme planı yapın. Ağır bedensel aktivitelerden uzak durun. Sık ve az yiyin. Zeytinyağından başka yağ kullanmayın.
4. Deniz ürünleri, yağsız kuzu eti, tavuk ya da hindi eti yiyebilirsiniz. Bamya, lahana, domates, enginar, ıspanak, kıvırcık, karnabahar, havuç ve kereviz öncelikli sebze seçimleriniz olsun.
5. Tüm hafta boyunca böğürtlen, elma, armut, erik, kivi, nar, şeftali ve kavun gibi detoks etkisi olan meyveleri tüketin.

Osman MÜFTÜOĞLU
------------------------------------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top