Bahar geldi böyle oldu diyecem ama alakası yok, kıytırık bi bahane son derece gereksiz bir kılıf olur, her bi yanı açıkta kalır güzelim nedenlerimin, çok fena ayıp olur.
Ne oldu: Bahar geldi. Bunun yadsınacak bi yanı yok. Bahar geldi diye ben kendimi doğaya çiçeğe böcüğe verdim mi? Hayır mesafeli yaklaşımım aynen devam ediyor. Aklımı çelmeye başladılar ama yüz vermek istemiyorum şimdiden. Sonra toparlaması zor oluyor, yoruyo anacım bahar beni.
Başka nooldu: Aspiratör bacasının çıkışına bi serçe yuva yaptı. Galiba serçe ailesi. Pencereden sarkıp baksam bile balkon camından dışarı çıkan minik bacanın içini görmem mümkün değil. Seslerinden ve uçuşa geçen aile bireylerinden sayılarını çıkarmaya çalışıyorum. Olmuyor. Yani aslında bi parça oluyor ama yetersiz. Kaç yumurtası vardı kaçından yavrular çıktı, nezman uçacak yuvadan bunlar len?! Teallam.. Baca iptal haliyle. Kapı pencere açarak yemek kokusu savuşturma önlemleri idare ediyor gibi. Bahar geldi iyi oldu.
Bi Ayla vardı hani?: Şimdi bu konu başlığı aslında gayet mühimdir. Bu blogu açarken (çok açtım kapadım evet var bi salaklık) tek bi nedenim vardı.. Bi zaman sonra yolda rastladığım eski bir arkadaşımla aynı gece içip coşup benim tarihe havale ettiğim bir dönemi konuşmuştuk. Başka bi kahveperisi vardı sanki, onu hatırlamıştım. Ve özlediğimi de anlamıştım. Ama hiç affetmemişim meğer. İstedim ki içimden geçen aklımı kurcalayan ne varsa anlatayım, barışayım.
Olmadı.
Tavsadı gitti, ben her bi şeyi birbirine taammüden karıştırmaya başladım. Tarih el attı mevzuya “bırak bu işleri bana” dedi.. falan filan derken derken.. bi baktım bugün eskilere, ben galiba çoktan affetmişim diğer periyi.
Çok sinir bi durum: “Baharı bekleyen kumrular gibi” bi şey dilime takıldı sabah sabah. Eski bir şarkıydı onu biliyorum ama dilime takılan kısmı melodisi falan değil. Hatırlamıyorum zaten öyle bi kayıt kalmamış kafamda. Lakin nasıl bir kafaysa, sabah sabah daha gözümü açar açmaz önüne serdi al oku diye. Sanki gözümün önünden alt yazılar akıp gidiyor. Sürekli aynı şey yazıyor ama! : “Baharı bekleyen kumrular gibi!” dellenecem.. Bacadaki serçelere bi sorsam mı acabağ “ne iş?” diye.
Yahu niye kimse inanmıyorr??!: Benim balkonumda kocaman eski bir saksı ve o saksının da içinde bu varoş gezegende mahsur kalmış minnacık uzaylılar var. Medeniyet kurdular olm daha ne olsun? Hayır niye illa uzaylı falan deyince akla devasa uzay gemileri ışın tabancaları sinir kamçıları falan geliyor ki? Aa devasa gemi diyince şimdi.. Yani eski V’nin yerini asla ve asla tutmaz ama, ana kertenkele Anna’nın ve bakışına meftun olduğum kiralık katil eski asker bilmem kimin hatrına gayet keyifle izliyorum yeni V’yi. Al bak işte hep aynı şey ama.. hep aynı şey! Bunlar böyle dana gibi gemileriyle geliyorlar bi teknoloji bi afra tafra. E ama işte bende gelmişi var? Ateş böceği gibiler ama olsun alayı senin benim aklımızın alamayacağı kadar uzak bi yerlerden uzay akıntılarından birine yakalanıp gelmişler işte. Sonra akıntı yön değiştirmiş, bunların gemisi mandrake’nin gözüne inmiş falan.. neyse işte bin kere anlatmışımdır, uzun hikaye..
Na’ber?: “Bahar gelmiş neyleyim, neyleyim baharı yazı”.. ühüh
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder