10 Mayıs 2010 Pazartesi

0

Sevgili Günlük- Karışık

       Bugün anneler günüydü (siz okurken dün, olacak). Bizde bugün iki elimiz kanda olsa da çok önemle kutlanır. Eşim ailenin bütün annelerine ve anne adaylarına çiçekler alır.

       Annelerimize şık saatler aldık bu sefer. İşin tuhafı erkek kardeşim de neredeyse benim aldığım modelin aynısı bir saat almış anneme. O bizden sonra geldi annemlere. Masadaki saat kutusunu görünce panikle, "bunu kim kime aldı" dedi. "Ben anneme aldım" dedim. "İyi halt ettin" dedi. "Asıl sen ettin, ben bir ay önce aldım", dedim, gülüştük. Benimki altın kaplama, onunki çelikti. Annemle dalga geçtik, sünnet çocuğu gibi oldun, diye :) Olsun birini günlük kullanırım, dedi. Annemi, babamı yemeğe götürdük. Kız kardeşim Ada'yla yurtdışında olduğu için Naz'a hafta içi bakıcı, hafta sonu da annem bakıyor. Annemi çok yorgun ve bunalmış gördüm. Yemekte Naz, aynı anda üçümüzün de üstüne kustu. Tüm gün o şekilde dolaştık ama gayet kendimizle barışıktık :)

       Bizi çok korkutan hastalığını tamamen atlatıp, Cumartesi hastaneden eve dönüp, neşesi yerine gelen kayınvalidem, bulaşık yıkarken bile takarım, bu kadar daha mı yaşayacağım, dedi. İkisi de çok beğendi hediyelerini, biz de mutlu olduk.

       Cumartesi eşim de Ankara'dan döndü. Oğlumla kenar köşe fiskoslardan sonra beraber çıktılar. Anladım, tabii. Neyse bu sefer çıkarken, sana ne alalım, diye sorup beni sinir etmediler. Gelince oğlum ısrarla, "bu akşam hediyeni verelim", dedi. Ben de ısrarla, "yarını beklemek istiyorum", dedim. O kadar heyecanlıydı ki, ısrarla ipuçları vermeye başladı. Sonunda da ağzından kaçırdı. "E getir o zaman", dedim. Yürüyüş ayakkabılarım eskimişti. Genelde Nisan ayında düzenli yürüyüşe başlarız. Bu yıl henüz başlayamadık. Eh artık ayakkabılarım da geldi.. Haftaya başlarız, sanırım :) 

       Blog Ödülleri (BÖ) sonuçlanmış. Hobi bloglarından ilk beşe kalanlardan dördü favorimdi. Birinci olan blogu pek yanımıyorum. Ben de adaydım fakat buraya BÖ butonu eklemek dışında çalışmadım. Rakiplerimin arkadaşlarım olduğu ve maddi ödül söz konusu olan yarışmalarda olayları gelişine bırakıyorum ben. Böyle daha iyi ve huzurlu hissediyorum kendimi. Evdeki 4 telefonun bile sadece ikisinden oy kullandık. Nedret abla (Neduk) iki gündür yazmayınca ödül almaya gittim sanmış. Yok vallahi, ben dün eşimi bekledim, gzel yemekler yaptım ve sonrası tüm gün bahçede çay-kahve faslındaydım :) Dün bahçede bir sürü kumaş kesip, bir sürü yo yo yaptım. Güneş çok iyi geldi ruhuma...

       Okan'da Özlem Tekin ve Elif Dağdeviren var. Özlem tekin çok kilo almış ama hala tatlılığından, doğallığından birşey kaybetmemiş. Elif Dağdeviren çok bozulmuş, saçı hiç yakışmamış. (rengi de kesimi de) Herkes bu ara saçını bu model kestiriyor ve ne yazık ki çok az kişiye yakışıyor. Eşimin tabiriyle çok paçöz bir imaj vermiş.

       Her Açıdan'da Ruhat Mengi de böyleydi sabah. Friendfreed'e yazdığımı mı gördü, evdeki söylenmelerimi mi duydu ne; o klasik hırkalarını çıkarıp dekolteli, çizgili spor bir top ve spor bir ceket giymiş ve en önemlisi gülüyordu yahu. Konu Deniz Baykal' ın skandalıydı ve aylardır, yıllardır gülmeyen Ruhat Hanım, bugün pek bir gülüyordu. Tek gülen o değildi. Seviyeli konuşmalarıyla tanıdığım, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşen Mazıcı, nedense ancak içten pazarlıklı bir mahalle kadınına yakıştıracağım, açıktan değil, sinsice ve göze batmayan ve fakat benim aklımdan çıkmayan uslubuyla ne yapıp edip, Baykal'ın eşi Olcay Hanım'ın birkaç kez ısrarla adını geçirdi. Kışkırtıcı ve hoş olmayan yorumunu hiç sevmedim. Bir kadın bir kadını bu duruma düşürmemeliydi bence. Henüz doğruluğu kanıtlanmamış olsa bile, Baykal bunu yapmışsa bile (ben hiç inanamıyorum ya da canım öyle istiyor) Olcay Hanım'ın adının, o şekilde geçmesini gerektiren bir durum yaratılmamalıydı.

       Tatil molası, günlük postu girdim. Bundan sonraki postta Olfa Circle Cutter'la yazı dizimize devam...

Mutlu haftalar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top