Ve, kavuşunca biten aşklar gibi huzura erince tadı tuzu kaçan, yavanlaşan yavaşlayan akmayan gitmeyen yürümeyen zamanlar. Günler sanki eskilerde kalan bir çocuk oyunu gibi. Sanki yağ satarım bal satarım naifliğinde geçip gidiyorlar bir bir.
Farkında mısın, şunları yazarken bile insan daralıyor. Sen okurken sıkılmadın mı? Neden insan evladının peşinden koştuğu her güzel temiz sıcak iyi bir şey, sonunda boyunda zincir, elde ayakta devasa kelepçeye dönüşüyor? Huzurla huzursuz olan kimi tanıyorsun?
Bazen eski cesur günlerimi özlüyorum. Bazen sadece kendimi değil, hiç ama hiç kimseyi düşünmediğim, umursamaz dağınık zor şapşal ve ziyan günlerimi özlüyorum. Sabahın başta ağrı ile başladığı, gecenin ne başlayıp ne bittiği zamanları özlüyorum. Acaba onlar da beni özlemişler midir ne dersin? Şimdi gidip tek tek eski sokaklara, masalara yollara kaldırım taşlarına sorsam.. hatırlayan çıkar mı? Alın lan huzuru güveni sıcağı, verin bana beni desem, yedik onu biz derler mi acep? Geçen bir reklam panosunda gördüm slogan diye yazmışlar galiba: "Yaşam yeni başlangıçların toplamıysa eğer, yeniden başla" gibi bi şey. Reklamcı insanı gayet kendinden emin bir çıkarım yapmış, belki de çıkarım falan değildir yaptığı bilmiyorum, sonuç önemli.. nihayetinde kocaman bir cümle çıkmış ortaya. Neymiş diye dönüp bakıyorsun bir kez daha, evet, yaşam yeni başlangıçların toplamıdır diyor. Belki de yaşam değil de hayat diyordur. Aslında bu daha uygun oldu sanki.
Hayat illa bir şeylerin toplamı olacak ya, o bakımdan gayet mantıklı. Şimdi ben çıkıp hayat her yeni başlangıcın mevcut başlangıçlardan düşülmesiyle elde edilen toplamın keşkelerin toplamıyla çarpılıp acabaların alayından çıkarılmasından ibarettir desem, kim çıkıp da bana manyak mısın ne alakası var diyecek?
Huzur diyordum değil mi.. aklım muzır işlerde ben halaa huzur diyorum. Külliyen ziyan bi insanım, arz ederim.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder