25 Temmuz 2010 Pazar

0

Eşleriyle ölüp, yeniden doğan kadınlar

Son derece gereksiz bir gözlemimden söz etmek istiyorum, çünkü bu blogun varoluş sebebi hikmeti zaten gereksiz bi ton şeyi anlatmak, saçmak ya da toparlamak.

Gözlem şudur: Yaşları 50-60 arasında olan ve eşlerini kaybeden bazı kadınlarda bir rahatlama hali gözledim. Bunların eşleri fani alemi terk eyleyip diğer aleme intikallerini gerçekleştirmiş rahmetliler. Onlardan söz edilirken genellikle “rahmetli de pek bi severdi karnıyarığı..” falan deniyor. Adamlar genellikle bu kadınlardan en az 5, en çok 20 yaş kadar büyük oluyorlar. Ortak özellikleri (mevta olmaları dışında) epey bi otoriter, höt hüt tipler olması.

Yaşarken galiba biraz böyle bildirimci, ben bilirimci, erkek reistir kadın sessizdirci olmuşlar. Sözlerinin üstüne söz söylenmemiş, her bi haltları hoşgörülmüş.. vs. vs. İşte hepimizin gayet yakından tanıdığı ortalama aile babası kıvamında amcalar bunlar. Ve aslında, öyle kötü insanlar da değiller. Ne görmüşlerse kendi ana babalarından aynen uygulamışlar hem hanımlarına hem çocuklarına. Çalışmışlar çabalamışlar, yorulmuşlar yıpranmışlar ve sonunda arkalarında yetişkin çocuklarını, belki minik torunlarını ve orta yaşlımsı karılarını bırakarak göçmüş gitmişler.

Peki sonaa ne olmuş?: Herkes çok üzülmüş, çok ağlamış. Özellikle çocukları. Eşleri ve torunları, kardeşleri ve arkadaşları.. Sonra bi zaman geçmiş ve geride bıraktıkları hikayeleri ile anılmışlar, çok özlenmişler. Sonra yine az bi zaman daha geçmiş (ki bu yaklaşık olarak 2 yıla denk düşüyor) benim son derece gereksiz bi şekilde gözlediğim durum ortaya çıkmış.

Nedir?: Geride kalan kadınlar, bi ferahlamışlar sanki. Bakın çok ama çok altını çizerek söylüyorum en baştan, kesinlikle ama kesinlikle bu “ferahlamışlar” gözleminin öyle sağa sola çekilecek bi hali yoktur. Hani böyle üstünden baskı kalkınca şaşıran tipler olur, bi kabak çiçeği misali vardır hani, ha işte öyle bi durum yok . Benim dediğim ferahlama hali, bildiğiniz ruhsal ferahlık. Yahu kadınların gözüne ışık geliyor, ışık! Yaşama bakıyorlar sanki, ve sanki tüm ihtişamıyla yaşamı görmeye başlıyorlar. Hatta hiç abartmadan söylüyorum: Birçoğu ciddi anlamda keyifle, kahkaha atarak, sesini soluğunu çıkararak, varlığını duyumsayarak ve sanki başka bir boyuta yeniden doğarak yaşıyor.

Sanki bir kadını ölen eşlerinin yanına gömüyorlar, yasını tutuyorlar, hatalarını bağışlıyorlar. Ve sanki, başka bir kadına da hayatın kapısını camını açıyorlar, yollarına güller döküyorlar.

Gereksiz not: Ben aslında ölüp gidenleri seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top