31 Ekim 2010 Pazar

0

İnegöl Köfte



İnegöl Köfte

Bu tarifi eklerken bakıyorum da neredeyse hiç etli yemek tarifim yok.Kırmızı etten ziyade beyaz et tükettiğim için olsa gerek. İnşallah yakında evde mangal tadında kanat tarifi de geliyor...

Tarifim evcini'nden.

Malzemeler;
Yarım kg döş kıyması
1/2 çay bardağı galeta unu
1/2 çay bardağı su
1 adet soğan
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı limon suyu
1 tatlı kaşığı karbonat

5 adet
0

Cadılar Bayramı 2010

Ve bir Cadılar Bayramı daha, her geçen sene artan izdihamı, çılgınlıkları, aylar öncesinden başlayan hazırlıklarıyla sona erdi. En azından burada inanılmaz büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Inanamayacağınız kadar büyük bir hazırlık yapılıyor hem de en az iki ay öncesinden. Herkes vitrinlerini değiştiriyor, satacağı kıyafetleri cadılar bayramına göre ayarlıyor ve bir çok farklı parti düzenleniyor. Yani sokaklar tam anlamıyla bir festival alanına dönüşüyor. Burada her sene gelenekselleşmiş olarak yapılan "Halloween Parade" var. Halloween Parade, belirli bir lokasyondan başlayıp, belirli bir yerde biten bir çeşit yürüyüş. Yürüyüşün içinde milyonlarca insan ve onlarca farklı gösteri yapılıyor. Öğle saatlerinden itibaren yollar kapatılıyor, hayat duruyor. Bizde üç arkadaş kiyafetlerimizi giyip bu yürüyüşün arasına katılmaya karar verdik. Ama ne kadar zorlandık size anlatamam, herkes birbirini itekliyor, kimse yürüyemiyor, bazı yollardan arabalar geçemiyor. Açıkçası tam bir izdiham vardı. Ama öyle görüntüler vardı ki bu halde bile olsa, orada olmaya değdi. Simdi sizi bu yürüyüşte yakaladığım ilginç kostümler, arkadaşlarımın beğendiğim kostümleri ve büründükleri karakterlerin hikayesiyle baş başa bırakıyorum. 












 Peki sokaklarda gezinirken fark ettiğim ve bu cadılar bayramının EN’leri diyebileceklerim nelerdi? 
En çok giyilen kostümler: Lady Gaga, Michael Jackson, Süper Mario, Avatar
En çok kullanılmış malzemeler: Kirpik, renkli peruklar, yapma kan ve renkli boyalar
En tatlı detay: Bebekler ve onlara giydirilen kostümler
En orijinal fikir: Ketçap ve Hardal, Tuz ve Karabiber olmak 
Benim en cok görmeyi beklediğim şey, benim gibi moda severlerin farklı tasarımcıları taklit etmeleriydi. Gittiğim hiç bir kostüm mağazasında buna rastlamadım ama moda için bir cadılar bayramı yapılsaydı eminim çok güzel şeyler ortaya çıkardı.
Yine kreatifliğine hayran kaldığım ve blog ailesine yeni katılmış arkadaşım Derya Sensoy'da bu cadılar bayramına damgasını vuran isimlerdendi. Her cadılar bayramında Derya ve Ferhan müthiş bir hazırlık yaparlar, evlerinde kuş sütü eksik olmaz, her sene de farklı kostümleriyle karşımıza çıkarlar. Bu sene aslında Derya'nın cupcake olmasını beklerken karşıma Bridget Bardot olarak çıktı. Aslında iyiki öyle çıkmış çünkü olduğundan çok daha güzel olmuş. Ferhan Sophia Loren arkadaşları Zeynep ise Audrey Hepburn oldu.. işte 60'lardan kopmuş gelmiş üç güzel :) Bu arada Derya'nın bloguyla hala tanışmadıysanız sizi şöyle alalım: http://deryasensoy.blogspot.com/


Sizin favoriniz kimler oldu, siz cadılar bayramında birileri oldunuz mu? Bekliyorum yorumlarınızı :)
0

kırmızı kalpli pasta

Arkadaşım eşine süpriz bir doğum günü partisi yaptı. Baya büyük kapsamlı bir parti oldu şöyle diyebilirimki; bahçede kuzu çevirtti, çok geniş bir açık büfe hazırlandı hatta takıldım hani bu partinin dansözü nerede?...:)
Bende büyük aşkla bağlı olduğu eşi için, bu aşkı simgeleyen kırmızı kalpleri yaptım... Başka ne anlatabilirdiki zaten..

malzemeler
1 adet kakaolu pandispanya
2 paket çikolatalı krem şanti
250 gr karışık meyve konservesi

hazırlanışı
Pandispanyanın ara katlarını meyvelerin nefis şurubuyla ısladım. Tarifine göre hazırlanmış şantiyi ara katına sürüp meyveleri serptim ikinci katını kapatıp her tarafını şantiyle sıvadım. Beyaz şeker hamurunu açıp üzerine giydirip fazla kısımlarını kestim. Kırmızı marzipandan kalpler yapıp süsledim.. Çok daha iyi olabilirdi. Ama Ömer Arda'nın doğum günü partisinin ertesi günü olunca, o yorgunluğa bu kadar yapabildim :)

0

Trend: 1940ların retro saç modelleri





    1940’ların meşhur retro saç modeli bu kış geri geliyor. Rulo ve pürüzsüz buklelerin ağırlıkta olduğu saç modellerini bende çok beğeniyorum. Hatta blogumun logosunda göreceğiniz resimdeki saçım ve elbisemde de böyle bir hava yaratmaya çalışmıştım :)
Bu sezon retro saç tarzını bir çok defilede gördüm. Dior, Fendi bunlardan bir kaçıydı (yukarıda da göreceğiniz gibi) Bu saç tarzının en çok siyah bir makyaj ve kan renginde kırmızı bir rujla güzel durduğuna inanıyorum. Aynı stil kahverengi dumanlı bir göz makyajı ve çıplak bir dudakla da çok hoş duruyor. Bu resimlerde farklı stillerin örneklerini göreceksiniz. Benim saçım bu tarz rulo dalgaları kaldıracak kadar uzun olmadığı için yapamıyorum, ama topuz yapıp saçlarımın yanlarını kıvırmayı çok seviyorum, kendi kendime retro bir tarz yaratmaya çalışıyorum :) Bu aralar bir yerlere giderken nasıl bir saç yapsam diye düşünüyorsanız işte size bir fikir, bu tarz bir saç yaptırıp, retro olun :)

29 Ekim 2010 Cuma


3 lü yaşlar birşeylerde olgunlaşman gerektiğini söylüyor sana...

3 yaşında Dünya'yı tanımaya başlarsın. Bu ne? soruları yankılanır. Ebeveynler cevap vermekten yorgun düşer ama sabırla dünyayı tanıtırlar sana...

13 yaşına geldiğinde karşı cinsi tanımaya başlarsın. Genç kızlığa adım attığın bu yaşlarda giyimine, saçına özen göstermeye başlar ve bu süreçte hırçın hareketlerinle yine! çıldırtırsın ebeveynleri ama onlar yine sabırla bu dönemin geçmesini beklerler... Artık çocuk değilsindir. Erişkinde olmamışsındır tam. Keyifli, çılgınlıklarla dolu, arkadaşlarla sebepli sebepsiz atacağın muhteşem kahkahalar bekler seni...

23 yaşına geldiğinde bir uçurumun kenarında hissedersin kendini. Koşup atlamak istersin yok ölmek için değil özgür kılmak için kendini bilirsin çünkü kanatlanıp uçabilirsin uçsuz bucaksız geleceğine.Uçurumun kenarına oturup, geriye bakar ve sebepli sebepsiz kahkahaları özlersin dostlarla sabaha kadar gülüp, bir parka gidip Evin şaraplarından içmek istersin o iğrenç tadına aldırmadan tadına doyulmaz sohbetler etmek. Karşı ki camdan dehşetle güya gizli gizli sizi süzen adama gülmek istersin. En keyif aldığın saçmalıklar gelir aklına soğuk esprilerle ısındığın lise günleri vb... bir sürü anı işte. Büyüdün artık ve rastgele bir parkta yere çömüpte evin şarabı içmenin vakti geldi geçti. Ancak bir cafeye gider peynir tabağının yanında yakut falan yudumlarsın usluca. Bara gittiğinde başın şişer evde oturup uzun uzun sohbetler etmek istersin. Ama dostlar hep uzaktadır. Yakında olanlarda erken yattıkları için o işte yatar... Büyümek zor zanaat. Bir dönem gelir ve sonunda bunalıma girersin. Yapılacak işler birikir, canın yataktan çıkmak istemez, hayat bir yerlerde monotona bağlar, birkaç üzücü haber alırsın, sevgilin sevdiklerin hep yanında olsun hep seninle ilgilensin istersin. Çocukluğuna sımsıkı tutunur ve ona onu asla bırakmayacağını söylersin. İnatla büyümicem işte!... Çocukça tepkiler vermeye başlarsın sonra yaptıkların için gülersin kendine.
Tamam dersin silkelenip kendine gelmenin vakti geldi. Niye bu kadar bunaldım ki... Geceleri usulca dökülen sebebini dahi bilmediğin yaşlar gerektiğinde akmalı şimdi dursunlar yerlerinde. Bu yaşın zoru ne benle... İşlerim yoluna girecek, çok daha iyi olacak herşey, kötü haberler yerini iyilere bırakacak, sevgili her gün elimi daha sıkı tutacak, aileme bir sarılırsam onlar bana on kez sarılacak. Neymiş bu 23 ergenlik döneminden bile zormuş bu.

Haydi genç Oturup durma uçurumun kenarında boş boş. Çocukluğunu bırakmadanda büyüyebilirsin sıkma canını daha fazla kitap oku, daha çok müzik dinle, daha çok yürüyüş yap, daha çok yeni yer görmeye git ve daha çok sarıl sevdiklerine.

Şimdi çocuksu gülümsemeni takın ve koş var gücünle uçurumun sonuna kadar ve at kendini aşağı bir süre düşeceksin ve içinde büyük bir korku olacak. Fakat olgunlaşıp kanatların çıktığı zaman ortaya ögürlüğün keyfine varacaksın uçacaksın mavi göklere, hayal gücünün sınırlarını zorlayarak. Gökkuşağı kıvamında renkli ve keyifli bir hayat yaşayacaksın. Ohh... buda bitti...

33'te tekrar görüşmek üzere...







cumhuriyet bayramımız kutlu olsun
0

Ayşe Özyılmazel ile Buse'nin Dolabında bu hafta: En trendi çizmeler

Buse bu hafta çizmeleri anlatıyor... Bakalım sezonun favori dört çizme modeli hangileriymiş. Bu arada Buse Terim blog'uyla 'Trendus 2010 Blog Ödülleri'ne aday. Gördüğünüz gibi kısa zamanda çok sevildi ve çok takip edilmeye başlandı Buse. Buse'ye oy vermek isteyenler hadi www.trendus.com adresine... Şimdi gelsin en trendi çizmeler. 
1. Kürklü botlar: İçi kürk, dışı kürk, topuklu veya topuksuz... Kürk trendi bu kış ayakkabilarda da kendini gösteriyor. Kış soğuğunda bu trendi hem ayaklarınızı sıcak tutmak için, hem de kendinizi daha şık göstermek için tercih edebilirsiniz.
2. Önü açık bootiler: Bootie uzun botların kısa hali demek. Bu kış önü açık, evet yanlış duymadınız, önü açık botlar çok moda. Ben şimdiden kendime kış soğuğunda parmaklarım donar mı diye düşünmeden siyah bir bootie aldım. Gece bir yere giderken, tayt veya şık bir elbisenin altına giydiğinizde çok hoş duruyor. İsterseniz külotlu çorapla da giyebilirsiniz. 
3. Upuzun çizmeler: Geçen kış bu botların boyu daha ne kadar uzayacak dedirten botlar modaydı. Merak etmeyin, bu botlar daha da uzayarak bu kış da trend olmaya devam ediyor. Genellikle topuksuz olanlar daha çok revaçta, dar bir jean, kısa bir elbise veya külotlu çorapla bazen şort veya etekle kombinleyebilirsiniz. 
4. Kayış veya kemer detayları: Deri botlar, bu kış kayış veya kemerlerle süsleniyor. Bu tarz botların dar pantolonlarla kombinlendiği zaman hoş durduğuna inanıyorum. Böyle bir çizme tercih edecekseniz, üstünüze giyeceğiniz kombini daha sade tutmanızı öneririm.

28 Ekim 2010 Perşembe

0

Son Koleksiyonuyla: Kate Moss

Kate Moss'un Topshop için hazırladığı son koleksiyonu 2 Kasım'da bizlerle olmaya hazırlanıyor. Kate Moss Topshop için bugüne kadar tam 13 koleksiyon hazırladı. Bu koleksiyon 14. ve sonuncu koleksiyonu. Dramatik pelerinler ve tüylü bolerolar gibi, Moss yine ikonik parçalar yaratmış. 2 Kasım'da Topshop New York mağazasında satışa sunulacak. Merakla bekleyenlerdenim :)

27 Ekim 2010 Çarşamba

0

Hazin bir öykü: "Yemişim İmajını"

Açılış: Tespit yapıcam.

Çocukken ortada anlaşılamayacak pek bir şey yoktu. Ne insan ne mekan ne vaka. Ne görüyorsan oydu bütün olan biten. Sonra biraz büyüyünce bunlar anlaşılmaz olmaya başladı. En çok da insanlar. Ama bu hal çok uzun sürmedi, çünkü büyüyen insan yavrusu burçları öğrendi. Mevzuyu bu noktada kesin çözüme kavuşturup huzura eren çok insan oldu, ama hakikaten çok oldu. 12 tür insan vardı, ve bunların alayı "ay tıpkı ben" diye tasdik ettikleri bir ayrıma tabi tutulmuşlardı. Dolayısıyla, ayrımın doğallığından kimse işgillenmedi. Hem ne güzel herkes birbirini anlıyordu. Olmaz yav öyle şey diyenlere "yükseleni şey onun ondan öyle" dendi, konu kapandı. Kapsamlı bir burç bilgisine sahip olan herkes, diğer herkesi anladı pek bi güzel.



Sonra bunların üstüne bir de "imaj hiçbir şeydir susuzluk her şey" aydınlanması geldi. (Buna imaj çağı desek mi kanka naapsak?) İmaj çağında belli imajın insanlarını anlayamamak diye bir şey söz konusu bile değildi. Onlar misal hep aynı renkte, aynı tarzda giysiler giyinirlerdi. Saçları kokuları takıları birbirine benzerdi. Hatta benzemezdi, aynısı olurdu. Aynı şeyi dinlerlerdi, aynı şeyi okurlardı, içerlerdi, yerlerdi, aynı şekilde aşık olurlardı. Aynı pozu verirlerdi her fotoğrafta. O kadar aynıydılar ki, aynı hedef kitlenin bir örnek neferleri olarak aynı hapları yutarladı, aynı şeyleri söylerlerdi. Çok iyi anlarlardı birbirlerini.



Çakma imaj çağında ise "yemişim imajını" ekolü sildi süpürdü ortalığı. Anlaşılamıyor olmak, anlaşılamamak büyük sükse yaptı. Ve en büyük iltifat, en yüce yüceltme, birine "anlayamıyorum seni" demek oldu. Ayrıca, yeri gelmese de belirtmek isterim ki: Hem imaj çağında hem de çakmasında insan evladının haleti ruhiyesini anlamak için uğraşan bilim insanlarına bir tür falcı ve hatta büyücü muamelesi yapıldı. (Ki onların bir kısmı da, çıkıp bi temiz hava alsa hiçbir şeyciği kalmayacak içi daralmış insanları çözümlemekle, terapilerden terapi beğendirmekle desteklediler bu muameleyi.)

Ancak bu çakma imaj çağının en hayırlara vesile olan yanı, anlaşılamayan, anlamayan ve bu marifetleriyle gurur duyan insanlarda bunaltı yaratması olmuştur. Birçok can fena halde ve hakikaten çok bi sıkılmıştır, daralmıştır ve bir 'yemişim imajını, imajı' haline getirdikleri 'duruşlarını' sorgulamaya başlamışlardır.

Sonuç şöyle bir şeydir: "Ne ki şimdi bu?"

İşte bu: "Kimse kimseyi çok iyi anlayamaz" durağının birkaç durak öncesidir.
(Aradaki durakları yürüyerek aşmak ve bu durakta çok fazla takılmamak tavsiye edilir. Çünkü "kimse kimseyi cok iyi anlayamaz" durağı çölde bir vaha gibidir, mutlu eder insanı, rahatlatır. Zaten kimse kimseyi çok iyi anlamıyorsa ne gereği vardır çöllerde kaybolmanın. Ama malum, çölün ötesini merak etmek güzel bi şeydir.)

Kapanış: Tespit bittii..
0

Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası


Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası
Dışarıdaki soğuk havalara inat bu sıcacık çorba herkese afiyet olsun...
Malzemeler;1 su bardağı yeşil mercimek1 su bardağı erişte1 adet soğan2 yemek kaşığı salça2 yemek kaşığı tereyağıNane - reyhan(isteğe bağlı)
Yapılışı;Yeşil mercimekleri küçük bir tencerede 5 - 10 dk. kadar hafifçe siyah suyu çıkana kadar haşlayın ve süzün. Çok haşlamaya gerek yok, yoksa çorba
0

Keçe İşleme Bileklik Mavi Kuş

SATILDI
 Dünkü keçe işleme bileklikle eş zamanlı çalıştığım başka bir parça.
Bu tasarıma da kuş kondurdum sahibinin isteği üzerine. Dolgulu kuş yapmaktan sıkılmıştım, çok dinlendim bu çalışmaları yaparken.
Tüm keçe işleme çalışmalarım burada
       Yüzük mü? Çok şahane değil mi? Pelin'den aldım, geçen hafta geldi ama şöyle uygun birşeyler giyip doya doya takamadım. Günlük kullanmaya da kıyamadım. Fotoğrafa dahil etmek istedim. Rengi de bilekliğe çok uydu.

26 Ekim 2010 Salı

0

Neriman Hanım'dan bayanları cesaretlendirecek tasarımlar!


Daha önce buna benzer resimler çok gördünüz. 365 gün farklı tırnak tasarımları gibi özellikle tırnaklarımızda yapılan bir çok yenilikten bahsetmiştim. Zannetmeyin ki yine o tarz bir yazı okuyorsunuz. Bu sefer anlatacağım hikaye yabancı birilerinden değil, Türk bir hanım olan Neriman Hanım'dan :) Neriman Hanım’ın en büyük hobisi resimlerden de göreceğiniz gibi tırnak süslemekmiş :) Kendisi en fazla 2 yıla kadar Türkiye’de de her bayanın tırnak süsleme konusunda tutkun olacağına inanıyor (kesinlikle katılıyorum!) Bunun biraz cesaret gerektiren bir şey olduğunu da kabul ediyor ama en azından ileride bayanların işine yarayıp herkesi biraz cesaretlendirmek için sizinle yaptıklarını paylaşmamı istedi. Bu resimlerde gördüğünüz tüm tırnaklar ve üzerindeki süslemeler kendisine ait. Benim en merak ettiğim bunları nasıl yaptığı, ne gibi malzemeler kullandığı ve hangi ojeleri tercih ettiği oldu. Neriman Hanım merakımı şöyle giderdi: "Türkiye'de genellikle makinayla yapan yerler var. Ben İzmirliyim ve İzmirde yaşıyorum ve bu işi yapan tek yer elle değil, makinelerle ve taşlarla süslüyorlar. Ben gördüğüm her şekilden her desenden ilham alıyorum, o anda bir ilham geliyor, elim işliyor geri kalan da renklerin uyumu ve büyüsü…
Bir yaptığımı diğer gün yaptığımda bambaşka bir model çıkıyor aslında! Oje olarak marka önemli değil, her markayı kullanıyorum önemli olan renk. Eskiden bu kadar çeşit yoktu artık sedefliden simliye neon renklere kadar her çeşit bulmak mümkün. Özelikle son zamanlarda Golden Rose ve Flormar ince uçlu ojeler çıkardı onlarda çok pratik aslında. Benim özel fırçalarım var yurt dışından getirttiğim çok ince veya çok kalın işimi görücek her boy var. Bir de taşlar, inciler, fmo hamurundan yapılmış çiçekler ve dantelleri tüm bunları hareketlendirmek için kullanıyorum. Son zamanlarda genellikle e-bay den alışveriş yapıyorum."

Neriman Hanım'ın kendine olan güvenini, böyle bir projeyi gerçekleştirmesini tebrik ediyor ve bazen kırmızı oje bile sürmekten korkan biz bayanları bu yazıdan sonra fazlasıyla cesaretlendireceğine inanıyorum! Bende en kısa zamanda burada Minx manikürü deneyip nasıl yapıldığını, hangi malzemeler kullanıldığını sizinle detaylı şekilde paylaşacağım. Bu arada tasarımlar arasında favorim nazar boncuklular oldu :)
back to top