31 Ocak 2010 Pazar

0

Thierry Mulger Vintage Couture 1995

Thierry Mugler's unique fashions from the 90's are making a comeback among the celebrities today. Lady Gaga, Beyonce,Nawal Al Zoghbi and now Haifa have worn a gown from his vintage collections. The fashion designer's couture collection exploded in the nineties due to his choice of bold colors over prints and his overexangeration of the shoulders and hips in his designs. For a concert welcoming in the New Year, Haifa wore Mugler's red Vintage gown once worn in 1996 by top model Eva Herzigova on the runway and at the 1996 Cannes film festival.

EDIT: It seems as if there was a slight mistake made on my part. It seems that both Haifa and Nawal's dresses were inspired by Theirry Mugler but designed by two different fashion designers: Fouad Sarkis (the same designer who designed Haifa's feathered dress for her wedding reception) designed Nawal's and Nicolas Jebran designed Haifa's. It seems as if Thierry Mugler was Sarkis' and Jebran's inspiration for both gowns. Thanks guys for the heads up!



Other celebs who have worn Mugler's gowns:

Nawal Al Zoghbi:


Beyonce Vrs. Model Jerry Hall from the 90's:

29 Ocak 2010 Cuma

0

Milföy Açma

Milföy Açma

Malzemeler;8 adet milföy hamuru1 yumurtanın sarısıİçine; Peynir - maydanoz, zeytin, zeytin ezmesi
Yapılışı;Milföy miktarını istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. 8 milföyden 16 adet açma çıkıyor.Çok pratik ve çayın yanında,kahvaltıda iyi giden bir açma çeşidi.Oda sıcaklığına gelen milföyleri elinizle biraz büyüterek enlemesine ikiye bölün. İç malzemesini koyup sarın. Kıvırarak

28 Ocak 2010 Perşembe

0

Jean Kumaş Organizerim



       Yine ama bu sefer kendime jean kumaştan organizer yaptım. Bu kocaman, duvara asılanlardan :) İki gündür kullanıyorum. Çok memnunum. Kutulardan daha kullanışlı. Sürekli kaybolan makaslarım, kalemlerim de elimin altında...

Devamı için başlığa tıklayın...





       3 boyutlu cepleri cırtlı çalışıp, istenildiğinde zeminden ayırmak niyetindeydim. Evde cırt kalmamış. Sabah olmasını bekleyemeyip, diktim. Ceplerin alt kısmına içeriden, düzgün durması için kalın mukavva yapıştırdım.



      





 Diğer çalışma odamın fotoğraflarını görenler için; burası neresi diye şaşırmayın. Burası kışlık evdeki çalışma odamın bir köşesi. Aslında depremden sonra dolap odası yaptık bu odayı. Deprem sırasında yaramazlık yapıp devrilen tüm dolapları bu odaya koyduk. Şimdi çoğunda benim malzemelerim duruyor.

       Spor aletlerim, teçhizatlarım, çift kişilik bir yatak, ütü masam ve benim gün geçtikçe çoğalan takıl-tukullarım bu odada barınıyor.







       Organizerin en büyük cebinin üzerine daha önce yapıp ne yapacağımı bilemediğim, kenarda duran bu el çalışmalarımı yapıştırdım. Temaya uygun oldu. O tel kız ben oluyorum :)

27 Ocak 2010 Çarşamba

0

Eskiye Özlem...

       Bu fotoğrafları dün yine dolap düzenlerken buldum. Fotoğraf işine girişince size de mi öyle olur bilmem. Hayat durur bende. Dolayısıyla dün öğlende başladığım dolap düzenleme işi, fotoğraflara bakarken akşama kadar sürdü. Fotoğraf olayı bitip, kafamı kaldırdığımda, bomba patlamış gibi bir oda ve yerleştirilecek kocaman iki dolap bana bakıyordu. O an dedim ki; "ben uçmuşum, doğum,okul, nişan, düğün, evlilik, balayı, hamilelik, sünnet, doğum günleri, tatiller, vs... arasında nerelere gidip-gelmişim. Ne zayıfmışım, ne güzelmişim, dedim. O zamanlar beğenmediğim saçlarım ne uzunmuş, ne güzelmiş. Şimdi kuş gibiyim :) Kilolu değilim şu an ama o zamanki halime göre oldukça yol katetmişim :) Oysa o zamanlar da kendimi şişman sanıp, onu giymez, bunu giymez, seçer, dururdum.



      



      Bu iki fotoğraf üniversite yıllarındaki odamdan kalma. Çok severdim odamı. Çıkmak istemezdim. Fotoğraflar eski dergi sayfalarından. Branş hocamız, hiç unutamadığım birgün koca bir koliyle, 1950-70 arası Fransız moda dergileriyle derse gelmişti. İstediğinizi alın, demişti. Ben de beğendiklerimle odamın duvarlarını süslemiştim. Geri kalanları ne yaptığımı bilemiyorum :(



       Şimdi bakın, bu modeller şimdiki vitrinleri anımsatmıyor mu size? Ne varsa eskilerde var. Ben bu modelleri her yaşımda, her çağda giyerim gibi geliyor. Klasik güzellik, bu demek olsa gerek... "Klasik" kelimesini "sıradan"la eşleştirmeyiniz lütfen.



Fotoğraflara tıklayarak büyütebilirsiniz.

0

3 Boyutlu Kelebek ve Küçük Çanta

Yuvarlak bir motif örüyorsunuz, sonra 1 karış kadarda zincir çekiyorsunuz.
Ördüğünüz bu motifi ikiye katlıyorsunuz ve 3 boyutlu kelebeğiniz oluyor...
Bu kelebeği toka olarak yapmışlar, belki kızıma yaparım diye örneklik çıkardım ama benim kızımın saçlarıda kısa yapsam takamam ki, uzamasını beklemeliyim.
Kelebeğin şemasını buradan aldım, yapmak isteyen olursa inceleyebilir.
Bu kelebekle ilgili renkli planlarım var, bakalım nasıl birşey olacak...



Birde bu çanta...
Kursta herkesin çok hoşuna gitti, bizde birkaç tanesini aradan çıkarıverdik.
Daha önce bu yazımda ne olduğunu yazmıştım, bilen bilir gerçi...
Bu çantayı İclal Abla ile birlikte yaptık, kalıbı ben hazırladım, süs dikişlerini o yaptı, benim makinamın böyle süs dikişleri yok maalesef... Kumaş yine ona ait. Buradan ona da teşekkür ederim. Bende hemen diğer çantam ile değiştirip bunu kullanmaya başladım bile.
Biz bu çantalardan yakında seri üretime geçeriz diyorum... He he...



26 Ocak 2010 Salı

0

Yoğurt Çorbası









(Fotoğraf güncellenmiştir.)

Yoğurt Çorbası


Malzemeler; 
2 su bardağı yoğurt
1 su bardağı haşlanmış buğday
1 çay bardağı haşlanmış nohut
2 yemek kaşığı un
1 yumurta
Tereyağı
Tuz, nane


Yapılışı;
Buğday ve nohutu bir gün önceden ıslatın. Ertesi gün üzerini geçecek kadar suyla ayrı kaplarda haşlayın.
Yoğurdu, un ve yumurtayı bir kabın içinde karıştırın. Üzerine 1 lt. kadar soğuk su
0

Keten Bolero ve İşleme örneği

Bu boleroyu kızıma yaptım, aslında deneme amaçlı olarak yaptım.
Büyüğünü kendime yapmak istiyorum da...



Kalıbını burdanın 2009/09 nolu sayısından çıkardım. Orada kuzu postundan tek kat olarak çalışmışlar. Ben keteni iki kat olarak çalıştım, yani astar bölümünüde ketenden çalıştım.
Önüne bağcık yapmak istemedim çünkü kızım her seferinde kendi çözmeye çalıştığı için düğüm oluyor, biz çözene kadarda benim sinirlerim zıplıyor. Bağcık yapmadığım için 2 tane gül yaptım biraz süslü olsun dedim :))

Aşağıdaki işlemeyi ise sağolsun yeğenim yaptı. Elbise çok sade olduğu için biraz hareket katalım dedik. Kafasına göre çizip şekillendirdi. Ebruli çiçekleri ise kurs hocamız yaptı, onunda ellerine sağlık. Elbiseyi daha bitiremedim. Ondan o işe zıpladığım için hala fazlalıkları kesilmeyi, eteğinin basılması ve tekrar yıkanması gerek.


Bende ondan özenip küçük bir işleme yapayım dedim. net.ten biraz işleme tekniklerine bakıp yukarıdaki meleği işledim. Onuda lavanta torbası olarak kullanmayı düşünüyorum.

25 Ocak 2010 Pazartesi

0

Minyatür Yatak Odası Temalı Panom...



       Çok severek çalıştım bu panoyu. Uzun zamandır elime polimer kil almamıştım. Pişerken oğlumla aynı anda, ikimiz birden "çok özlemişiz kokusunu" dedik ve güldük :) Çiftin yüzleri en az 2 yıl önce yaptığım milliefiori yüz bloklarımdan... İkisi de aynı bloğun kesiti. Kürdan yardımıyla dudaklarında hafif oynama yaptım, ifade verdim ve kadının gözlerine kirpik boyadım. Saçlarını ayrı çalıştım. El ve ayakları iki boy çalıştım. Cinsiyet farkını bu şekilde sağladım. Sonraki fotoğrafta bu daha belli oluyor...



       Yüz, el ve ayaklar daha profesyonelce de çalışılabilirdi, fakat karikatürize bir görüntü oluşmasını istedim.

      



Devamı için başlığa tıklayın...







       Kuşları sevgi ve muhabbeti simgelesin diye tablo olarak duvarlarına estım. Tablo çerçevesi de yine o zamanlardan kalma bir göz çalışması bloguydu. Elimle mıncıklayarak çerçevede gördüğpünüz desen çıktı ortaya. Polimer kille uğraşanlar bilir; her rengin,her desenin bir hikayesi vardır... Üstünden uzun zaman da geçse unutmazsınız. Ben iki yıl önce tanıdığım çok insanın adını unuttum ama bu blokları yaparkenki heyecanımı, nasıl yaptığımı hiç unutmadım.



       Zemin dakota denilen malzemeden. Çerçeveyi de yine kendim kesip, kumaşı tam çerçeve ölçüsüne göre iki kat diktim. Arkası da tertemiz oldu. Sonuçtan çok memnun kaldım. Sutaşı geçtiğim kısım gözüme çok boş geldi. Sonradan kenarlarına sutaşı yapıştırdım.

 Panonun boyutları 24 cm.x  24 cm.

Etsy ve Pasaj'da satışta. Farklı oda temaları da çalışabilirim.

0

Mim... Hakkımdaki 7 Şey...



Sevgili Atölye kedi beni mimlemiş... Kendisine çok teşekkür ederim.
Mim konusu 7 maddede kendinizi anlatmak. İnsanın kendisini anlatması da zor oluyor ya...

1-) Ev işi yapmaktan nefret ederim. Keşke bu işleri yapacak her evde bir robot olsa...

2-) Birine haksız olduğu halde kolay kolay yüzüne söyleyemem çok içime atarım. Bu huyuma sinir oluyorum ama yinede içime atıyorum.

3-) Her kadın gibi bende gezmeyi ve alışverişin her türlüsünü çok seviyorum. Ama en çok eşim ve kızım ile gezmeyi çok seviyorum.

4-) Dikmeyi ve örmeyi çok seviyorum, bugün başladığım hemen bitsin istiyorum bu yönümle de sanırım çok sabırsızım.

5-) Karanlıktan çok korkarım, sanki oradan üzerime bir canavar atlayacakmış gibi gelir. 2 saniyede odaya kaçarım yada wc.ye gidene kadar bütün ışıkları yakarım.

6-) Doğumdan sonra iyice duygusallaştım. Küçük Emrah filmini 10. defa seyretsem bile ağlarım. Düşünün yani :))

7-) Birde masa başı sohbetlerini çok seviyorum, şöyle bütün aile oturalım sabahlara kadar sohbet edelim, kimsenin uykusu gelmez. Anlatacak konumuzda hiç bitmez.


Bu 7 madde bana yetmeyecek sanırım. Burada sonlardırsam iyi olacak. Bende bu mim kabul ederlerse...

Göndermek istiyorum.
Hadi bakalım birde sizin nasıl biri olduğumuzu öğrenelim.
Kolay Gelsin...
0

Bir sevgi ifadesi miydi dayak?

Arada bi poposuna şaplak yeme haricinde fiziksel şiddet görmemiş bi insanım. Ve zaten, o şaplaklara da şiddet demek için hakikaten hiç dayak yememiş olmak gerekiyor. Şimdi ben bu girizgahı niçün yaptım? Cevap: İnsan kendi evinde bi şiddet gösterisine yine de şahit olabilir, ve çaresiz kalabilir. Bunu anlatacam, mevzu bu yani..

Kaç zaman öncesi önemli değil, çok olmadı zira. Mevzuya malzeme teşkil eden türkücü delikanlı ve sevgilisinin kim oldukları da zerre önemli değil. Onlardan da çok var zaten. Çok mu ünlüydü kimdi diye merak edecek bi şey de yok, ortalık yarı ünlüden geçilmiyor. Bunlar çeyreklik zaten. (Ve hatta şu soru cevap sitesinden sonra aydım ki, kendini ünlü sanan bi ton sanal şahsiyet varmış meğer. Günlerce abuk sabuk sorulara cevap vereni bile var. Akıl fikir ne diyim..)

Neyse yav, anlatacağım hikaye tarafımdan biraz süslenecek, biraz törpülenecek ve galiba biraz da boşlukları keyfime göre doldurulacak. Yani ben boşuna kafam kalmadı falan demiyorum canlarım, bazı şeyleri unutmak ruh sağlığına fevkalade faideli oluyor malum. O bakımadan, hakikaten bellekten kaydını sildiğim ayrıntıları neydi acep diye rica minnet geri çağrmaktansa, uydurmayı tercih edeceğim. Bilgilerinizee..

Mevzu:

Ben bu türkücü delikanlıyla keyfimden tanışmadım. İş vs. tanıştık bi şekilde. Sonra program ekibinden bi arkadaşla acayip kaynaştı bunlar, birlikte takılıyorlar falan.. Biz de muhabbetlerine karışıyoruz böyle zaman zaman. İşte bi akşam çıkalım birlikte, gidip abiyi dinleyelim vs. Len o değil de, bunun mekanında halay bile çektiğimi hatırlıyorum hayal meyal. Şimdilerde çok ama çok mesafeli bir ilişki yaşadığım caanım rakının bi sakin durmamasıyla ilintiliydi sanıyorum. Da, neyse geçeyim bunu ben..

Elbette ki esmer bi vatan evladı olan bu türkücünün bir de sevgilisi var, tanışıyoruz onunla da. Kız hayli genç ve güzel bi sarışın. Hayli genç derken, hakikaten çok genç. 19 yaşında. Ama nasıl aşık adama anlatılır gibi değil, ben de zaten anlatmaya niyet dahi etmeyecem. Böyle ağzının içine bakıyor.. Şimdi düşünüyorum (bi zahmet) ne bok yemeye bunlarla öyle gayet samimi olmuşum anlamıyorum. Eşşek saatine denk gelenlerden (ki, bende çok var.)

Bi akşam evdeyim, tatil olduğumuz nadir zamanlardan bi güzel gün geçirmişim yaya yaya. Ve zerre yerimden kıpırdayacak halim yok. Şimdi burada gereksiz özel hayat ayrıntısı vermeyeyim, şartlar öyle uygun görmüş diyeyim, yalnızım evde. Hayat güzel, kanepem güzel, dinlenmişim uyumuşum falan ben de güzelim.. Böyle bi huzur ortamı tesis edilmiş, geceye teslim edecek nöbeti falan derken: Telefon! Ya işte gel sıkılmadın mı bütün gün evde, bi içeriz muhabbet vs. Bak şeyler de var burda, hatta şunlar seni sordu dur bi arayalım gelsin süper olur falan dedik.. diyeee gereksiz uzayan anons metni kıvamında bi davet. Evet anacım, arayan türkücü kardeşimiz.

Hayır şimdi yine düşünüyorum (ve hakikaten zahmet oluyor) şunu diyorum özüme: Keşke gitseymişsin. Keşke! Yok kesin yerimden kıpırdamam, siz eğlenin benden de herkeşlere selam edin dedim, bana tamam ya madem öyle o tarafa geçeriz belki uğrarız sana dediler. Dediler, çünkü teli bi ara sevgilisi aldı, o yumurtladı zaten bu uğrama işini. Yarım ağız ha iyi olur uğrarsınız dedim ama hiç ihtimal vermiyorum ki bunlar karşıdan bu yakaya geçecek de gecenin bi yarısı bana gelecekler.

Bakın buradan içkiyi ağzı haricinde başka bi yerleriyle içen herkese sesleniyorum: Zıkkım için lan! Bu yazının mesajı budur, araya alıyım dedim.

Geldiler. Yani şu hayatta yok kesin olmaz deyip de elime olmuşu verilen en boktan şeydir bu. Neydir diye sorma istersen okuyucu. Bunlar böyle iki kişi, gecenin bi yarısı sallana sallana daldılar içeri. Budur. Biri kanepeye yayıldı diğeri banyoya kapandı. sarhoşluktan başka bi şey de var hallerinde. Sinire kesmiş gibiler, anlamamak mümkün değil. Ve anlayışımı takdir etmeme bile fırsat vermeden kız banyodan ağlayarak çıktı. Geldi boynuma sarıldı! Tek kelime etmiyor, içini çeke çeke sarsıla sarsıla ağlıyor. Yahu ne yaparsın?

Nooldu diye sormanın zamanı değil, sorsan alacağın cevap bi naneye yaramaz. Neyse işte, teselli vs. bi su iç, dur bi kahve yapayım, istersen sen gel içerde bi uzan, kendine gel falan. Elimden gelenin bu olduğuna da şimdi bile inanamıyorum o ayrı. Hani son derece gereksiz bi saatte keyfimin içine etmeye gelmişler ya, ne halde oldukları bile umurumda değil. İkisinden de ayrı ayrı nefret ediyorum o an.

Tabii benim kıytırık önerilerin hiçbiri dinlenmedi. Sakinleşeceklerine iyice saykoya sardılar başladılar böyle ufaktan birbirlerine çemkirmeye. Mevzu da her yarı yaşında sevgili edinen vatan yiğidinin ateşle imtihanı kıvamında bi şey. Malum hadise: Kıskançlık..

Adamın işinden dolayı hani dersin çevresinde ilgi gösteren çok kadın olur, sevgilisi kıskanır falan.. bunlarınki o değil. Akşamki gruba sonradan ekleşmeler olmuş, efenim bunlardan bi yarma kıza sarkmış (sarkmadı diyor kız, kibarlık etmiş, sohbet etmiş..) türkücü de dellenmiş. Peki bu mevzu neden ta karşı yakadan benim evime taşınmış diye sual edecek oldum, yani bi ton zaman geçmiş lan manyak mısınız nesiniz.. Yok ama konu aslında tam olarak o da değilmiş vs. vs.. Kız evine gitmek istememiş, beni bilmem kime bırak orada kalacam demiş. Bunlar geçmişler bu tarafa, e hani bilmem kime bırakacaktın kızı derken, gel Peri salağına uğrayalım demişler. Gecenin o vakti ve o kafayla üzerinde anlaştıkları tek şeyin bana gelmek olmasını kıvıran kadere an itibariyle de küfür ediyorum, kayıt düşülsün.

Sonra bi kavgaya başladılar, sonra kavgaları büyüdü. Ama hakikaten gözümün önünde gelişip serpildi dana gibi oldu o kavga. Sesler yükseliyor el kol bi rahat durmuyor ve kesinlikle ne yaptıklarının ne söylediklerinin farkında değiller. Ayıkken sarhoş kavgası izlemek kadar beter bi şey yok. Sanki ben kayıtsız kaydeden bir kameraya dönüşmüşüm, bi ona dönüyorum bi buna. O kadar kısa bi süre içinde patladılar ki, orada bende de film kopmuş. Aklımda kalan, bu türkücü ayısının kıza sille tokat daldığı. Kızı koridorda sürükledi saçlarından çeke çeke.. burnu kanamaya başladı kandan izi dolanıyor peşi sıra.. Ben çaresizliği deprem zamanı Yalova'da Gölcük'te öğrenmiştim.. Yapacak hiçbir şey olmamasının, sadece izliyor olmaın çaresizliğini. İzlensin diye çekiyor olmanın ama o kokuyu kayıt altına alıp da izleyenlere solutamamanın çaresizlğini.

Bir de işte böyle evimde, alakasız iki insan sayesinde öğrendim.

Sonra ne oldu?

Siktir olup gittiler evimden. Barışarak! (Barışma faslında anlatılacak pek bi şey yok. Adam özür diledi, kız affetti. Ve galiba kıskançlık sebebiyle yediği dayaktan gurur duydu. Sevildiğini anladı. Biz böyle anlıyorduk ya sevildiğimizi..)

Görüştüm mü sonra?

Evet, bi iki kere rastlaştım diyeyim. Sessizce sözleşmişiz gibi, kimse kimseyi bir daha aramadı.

24 Ocak 2010 Pazar

0

Zeytinli Poğaça

Zeytinli Poğaça
Malzemeler 1 su bardağı sıvı yağ 1 su bardağı süt 1 paket instant maya 1 yumurta 1 tatlı kaşığı tuz 1 tatlı kaşığı toz şeker Zeytin ezmesi Aldığı kadar un
Yapılışı Sütü bir kapta ısıtın, ılıkken ocaktan alın. Sıvı yağ, süt ve yumurtanın akını karıştırın.(Yumurtanın sarısını üzerine sürmek için ayırın.) Un, maya, tuz ve toz şeker ekleyip hamuru yoğurun ele yapışmayacak ama
0

Kızımın Kabanı

Bu kaşe kumaştan 4 metre aldım.
Hem kendime, hem kızıma kaban yapıyorum. O kadar parçalı ki birden kendimi puzzle yapıyor gibi hissettim. İkimizin kabanlarının yüzü bitti, şimdi sıra astarlamaya geldi.

Ceplerini üstte çalışıyoruz, zaten orjinal modelinde de öyle, sadece biraz etek boyunu uzattık, soğuklarda bacaklarını sarsın diye.

Kabanlarımız bitince analı-kızlı bir fotoğraf çekip eklerim artık. :))

Elimde o kadar çok iş varki hangi birini yapsam diye düşünmekten başıma ağrı giriyor.
Birde havalar böyle soğuk olunca insanın canı iş yapmakta istemiyor. Biraz tembellimiyim bu aralar, yoo hayır... Ama üstümde öyle bir yorgunluk var işte...
Neden acaba?
Havadandır, havadan!

22 Ocak 2010 Cuma

0

Ne Yapacağımı Bilemedim, Sizce?



       Bu ikiliyi ne amaçla yaptığımı bilmiyorum. Önce jean kumaşı kestim, sonrasını hatırlamıyorum. Aşk-ı Memnu bitiminde bu çift bitmiş, sadece kanatları düğmelere yapıştırmamıştım.



       Magnet olabilir, mini bir pano olabilir. Aşağıdaki fotoğraftaki gibi birbirlerine bakacak şekilde yan yana yerleştirilip, çerçeveletilip tek bir pano olabilir. Ayrı ayrı çerçeveletilip 2 mini pano da olabilir.



       Sizin önerilerinize de açığım...



Devamı için başlığa tıklayın...



       Çerçeveletmek deyince, bugün yine dün akşam yaptığım yatak odası kapısına asılabilecek mini bir panoyu kumaşla çerçeve yaptım. Harika oldu, çok sevimli oldu. Kendimi beğenmezsem de ölürüm :) Bir sonraki postta onu yayınlayacağım. Etsy ve Pasaj'da yerini alsın, öyle size göstereyim.



       













Burada şu anda pamuklar gibi, lapa lapa kar yağıyor. Harika bir manzara var.

Karnemizi aldık. Şimdiye kadar aldığımız en dekoratif karne. Bak bak bitmiyor, ilginç, sıradışı...Hakikatten çerçeveletip asılacak türden. 1'den 5'e kadar bütün rakamlar var :) Babam küçükken oğluma takılırdı, zayıf getirirsen arabamı sana vereceğim, diye... :) Görse şok olacak. Biz bekliyorduk, alıştık ta, babamı düşünemiyorum... Bu karneyi müdürleri tebrik etmiş üstelik. Şaştım kaldım. Nasıl yani, dedim. Diğer karneleri görsen, benimkini seversin, diyor oğlum. Gerçekten eğitim seviyesi yüksek, zor bir okul. Düşünsel açıdan değerlendirince hak veriyorum da görsel açıdan kabullenmek zor. Herkese mutlu, güzel, eğlenceli, sağlıklı bir sömestr dilerim. Biz yarından itibaren başlıyoruz gezmeye...

21 Ocak 2010 Perşembe

0

Sevgililer Günü Sadece Kadınların mı???

       Sevgililer Günü yaklaşırken daha çok,nedense, ne hikmetse dişi insanları alır bir telaş. Bu telaş "ona ne alsam" la birlikte, "bana ne alacak acaba" nın toplamıdır. Dolayısıyla daha bir coşkulu, daha bir telaşlı ve haliyle daha çok hayal kırıklığıyla yaşarız bu süreci. Alışverişe çıkarsınız, tüm vitrinler kadınlara alınacak hediyelerle doludur.



       Mesela Pasaj' a Etsy'e bakıyorum; çoğunlukla bayanlara alınacak hediyeler... Buralara girip te eşine,sevgilisine hediye seçmekle ilgilenen erkek var mıdır? Bilmiyorum, sanmıyorum. Birkaç istisna vardır belki... Şöyle de olabilir; bayan olan taraf  "işte bana bunu al" şeklinde, bilgisayar ekranını açık bırakıp erkeğin gözüne sokma, vitrin önünde dakikalarca aynı objeye bakma, gazetenin ilgili sayfasını üste katlama, boş olan yüzük parmağını reklamlardaki gibi adamın gözüne sokma (zaten hiç anlamam şu tek taş merakını, herkeste aynısı olan birşeyi niye almak için uğraşayım ki ) vs... şekillerde taktikler uygulayabilir. Yok ben yapmadım bunların hiçbirini, sadece yapılabilir diye düşünüyorum ya da yapıldığını biliyorum. Hissediyorum, kadınım sonunda, tıkır tıkır işliyor alt beyin :)



       Kadınlar hediyeyi günler, haftalar önce alıp, baka baka gözüyle eskitirken, erkek son ana kadar bekler. Artık ya taktiklerden çıkardığı sonuca ya da içinden ve cebinden gelene göre alır birşeyler. Benim eşim gibi pişkin pişkin "sana kendimi getirdim" diyenler de var mıdır, bilemiyorum :)



        Neyse uzun lafın kısası alışverişi yapan çoğunlukla kadınlar olduğuna göre, erkeğe alınacak, yapılacak öneriler geliştirmek istedim. Dün gece oturdum ve bunlar çıktı ortaya.



       Zaman iktisat devri, paranızı birleştirin, o size alsın birini, siz ona diğerini :)  Etsy ve Pasaj'a koydum. Detaylı fotoları oralardan görebilirsiniz. (fotoğraflara tıklayın,büyüsün)



   

20 Ocak 2010 Çarşamba

0

Nerden Başlasam, Nasıl Anlatsamm...

       Hani geçenlerde bahsettiğim müşterim, şahane insan Zümrüt Hanım var ya; bugün Kanal A'da Kadına Dair programının konuğuydu. Daha önce de bahsettiğim gibi çok güzel çocuk yemekleri kitabı yazmış. Kitabı şu an 5. baskıyı satıyor. Yeni kitabı da yolda. Bunun yanında pod cast videoları, radyo programları ile de bilinçli annelere hitabediyor. Henüz yüzyüze görüşmesek te sadece iş için değil, iyi dileklerimiz, güzel haberlerimizi de payşalıyoruz. İnsan gibi insan, deriz ya, öyle bir kadın işte. Güçlü bir kadın... Daha önce de videolarını izlemiştim. İnsana pozitif enerji veren bir doğallığı, rahatlığı ve özgüveni var. Bu maillerinden, ekran camından çok güzel yansıyor.



Videoya tıklayıp izleyebilirsiniz.

       Bugünkü programda Leyya'nın, Nihan'ın ve benim çalışmalarımı tanıttı. Hamarat Diva'dan bahsetti. Oldukça uzun bir programdı. Ben bizimle ilgili bölümü çekmek üzere tv. karşısına konuşlandım. Fakat unutmuşum tvden kamera görüntüsü alırken görüntü çizgilere bölünüyor, netlik bozuluyor. O ara aklıma netten yapılan canlı yayından çekim yapmak geldi. Bunu ayarlarken Leyya kısmı geçti, Nihan'ı da sonlarında yakalayabildim. En son beni tanıttı. Çekim yine de çok kaliteli değil ama idare ediverin artık...



       Zümrüt'ün de dediği gibi bizler, kadınlar, üreten kadınlar birbirimize destek ve köprü olmalıyız. O bugün bizler için bunu yaptı ve örnek oldu. 



       Eklemek istediğim birşey daha var. Program sunucusu Arzu hanım da tavırlarıyla, ilgisiyle çook ünlü ve gözönündeki hobi programı sunucularına örnek olması gereken tarzda bir sunum yaptı. Bu programı ilk kez izledim. Daha önce birçok arkadaşımın ünlü kanallardaki program görüntülerini izlediğimde vardığım ortak kanı, yapılan işle sunucuların hiç ilgilenmemesi, lafa boğmasıydı. Çok konuk alıp ne konuştuğunu bilmemek, konuklarını kenarda köşede unutmak yerine harika bir ev sahipliği yaptı. Konunun çok dışında olmasına rağmen Zümrüt'ün yanında getirdiği bize ait çalışmalarla da çok ilgilendi. Kıymet bilinmek, değer verilmek güzel şey. Kendisine buradan teşekkür ediyorum. Aynı tarzı Hülya Aydın'da da farketmiştim. O da konuklarıyla çok ilgili bir sunucuydu.

.

19 Ocak 2010 Salı

0

Çikolata ve Portakallı Enfes Kek

Çikolata ve Portakallı Enfes Kek
Malzemeler
Kek için;
100 gr tereyağı (yumuşak)
2 yumurta
Yarım su bardağı toz şeker
1 su bardağı un
Yarım paket kabartma tozu
Vanilya


Keki ıslatmak için;
1 portakal
1 yemek kaşığı toz şeker
Yarım çay bardağı su
Çikolata sosu


Yapılışı;

Tereyağını krema haline gelene dek çırpın, şekeri ekleyip çırpmaya devam edin. Ardından yumurtaları tek tek
0

El Boyama Siyah Tuniğim...





       Bu önizlememi belki hatırlarsınız. Hatırlamıyorsanız tıklayın. İşte bu tuniği-elbiseyi o zamanlar bitirdim ve  çok defa giydim ama fotoğraflayamamıştım. Bugün yine giydim ve fotoğrafladım. Duruma göre elbise ya da skinny jeanlerin üzerine tunik olarak giyiyorum. Bol olduğu için normal kesimli pantolonlardan çok dar kesimlerin üzerinde güzel duruyor.

Devamı için başlığa tıklayın...







       Önizlemede göreceğiniz üzere, kumaşı kestikten hemen sonra stencil tekniğiyle boyadım. Kenarlara kontur geçip astar renginin fazlalıklarını kapattım. Kuruduktan sonra tersinden ütüyle fikse ettim.



       Kemer, yaka ve kol manşetlerini lycralı geniş dantellerden çalıştım. Yakayı kafanın geçmesi için omuzdan küçük bir açıklık bırakıp, çıt çıtla tutturdum. Dantelin enine hiç dokunmayıp, kendi halinde bıraktım. Kemeri de danteli bel ölçümde kesip dikişle birleştirdim. Kafamdan ya da ayaklarımdan geçirip giyiyorum. Giyilen kemer yani bu :) Dantelim çok yumuşak, kaliteli ve esnekti. O nedenle bu şekilde çok rahat kullanıyorum.
0

Yılın ilk karına örgü şapka ve boyunluk yakışır.

Sabah kalktığım zaman bir baktım kar yağmış, gerçi yağmışta denemez sadece yerlerde biraz tutmuş, öğlene doğru pek karda kaldı denemez. Kızım ilk defa kar gördü bugün, heryeri bembeyaz görünce de şaşırdı, ilk defa eline kartopu alıp oynadı. Çok hoşuna gitti ama dışarıda fazla da tutamazdım. Bu fotoğrafta bugünün hatırası oldu bize. Ve hemen masaüstü resmi olarak ayarladım, çokta hoş durdu....




Bende yeni ördüğüm şapka ve boyunluğumu hemen taktım tabi.
Fotoğraflar biraz acele ile çekildiği için biraz kötü çıkmış bir ara onları tekrar yenilerim. Flaş patladığı için rengi tam çıkmamış.

Hem şapkamı hem atkımı 2 ipi birbirine katarak ve şiş ile ördüm. Şapkam da yaprak modeli var, ilk öğrendiğim modellerdendir kendisi. Boyunluğumu ise lastik olarak yaptım. Yani 1 düz, 1 haroşa örerek. Atkı kolayda şapka büyüdükçe şişlerde bir ağırlık oluşuyor, ilmekler fazla geliyor.



Birde örgü çiçek yerine fiyonk yaptım kenarına. Ama fotoğrafta rengi çok koyu çıkmış. Gerçeğinde daha bir hoş duruyor. Bu günlükte benden bu kadar, işler beni bekliyor :))
0

Naz' a Örgü Elbise ve Bere











Yine annem ördü, ben süsledim. Yine Naz için...

Bir elbise ve bir bere.

Bakın bakalım beğenecek misiniz?



Berenin ipinden tozluk ta örmüş, o da çok tatlı. Hepsini giydirip üzerinde fotoğraflarım belki.





Devamı için başlığa tıklayın...















i

18 Ocak 2010 Pazartesi

0

Haftanın Fırsat Ürünü







0

Ispanaklı Kiş





Ispanaklı Kiş






Malzemeler;



Yarım kg ıspanak
Yarım soğan
Sıvı yağ
2 su bardağı un



100 gr yumuşak tereyağı



2 - 3 yemek kaşığı soğuk su



1 su bardağı lor peyniri



Tuz, kırmızı biber, karabiber






Yapılışı;



Ispanağı temizleyip doğrayın. Bir tencerede sıvı yağda soğanı kavurun, hazırladığınız ıspanakları tuz ve baharatları ekleyip ıspanakların diriliği gidene kadar
0

Yeni Boyunluklarım...



Bunlar da siparişti. Şal desenli boyunluk diğerlerinden farklı ve farklı şekillerde kullanılabiliyor. Aynı modelden daha önce kolajdaki mavi-siyahlıdan yapmıştım. Etsy' de satıldı. Hepsinin tasarımları bana ait. Şal desenli boyunluğun farklı kullanım şekillerini görmek için başlığa tıklayabilirsiniz.









 

Pasaj' a ekledim. Etsy' e de en yakın zamanda ekleyeceğim.

17 Ocak 2010 Pazar

0

Badem Şal Modeli

Bu şalı bitireli çok oldu ama bir türlü fotoğraflayamadım.
İlk başta biraz karışık geldi ama arttırma yerlerini ezberleyince insan gözü kapalı yapacak duruma geliyor. Biraz uzun oldu gibi :)

Şalı alize iple ve 5 numara tığ ile nazik nazik ördüm, yumuşacık oldu.




Hem kışın hemde serin yaz akşamlarında kullanabilirim bu şalı.
Aslında bu şalın gerçek modelinde uçları biraz daha farklıylı, ben daha sade yaptım. Modelin şemasını buradan bulabilirsiniz. Uçtan başlayarak artarak gidiyor. Şemanın linkini verdim ama yinede yakın çekim fotoğrafladım, yapmak isteyen varsa kolay gelsin. Birde gri renkte yapıyorum, dikişlerden fırsat bulup bitirebilirsem onuda yayınlarım.

16 Ocak 2010 Cumartesi

0

Sevgili Günlük- Ohh, dedik :)







       Bugün itibarıyla 1. dönem sınavlarımız bitti. Çocuğum hergün geliyor. Nasıl geçti? diyoruz. Sevine sevine 45 falan alırım herhalde, diyor. Ailecek pek bir seviniyoruz. Geçen yıl 70 lere burun kıvırırken bu sene 45 e tav olduk.Akşam nostalji yapıp biraz Worms oynadık. Fotoğraf o anlardan kalma...



       Yarın etüt te yokmuş. Büyük ihtimalle öğleden sonra  Avatar'a gideceğiz.



       Bugün dolaplarımı düzelttim, ayıkladım. Üzerimden yük kalktı. Bir haftadır aklımdaydı, işten güçten sıra gelmedi. Sabah kalkar kalkmaz su bile içmeden, ne yaptığımı da bilmeden, hesaplamadan odaya girip taaaa ne zaman aldığım kürk kumaşı ortaya çıkardım. Tam yelek kesiyordum ki, uff canım sıkıldı herkeste görmekten, diye aklımdan geçti. Hatta geçemedi takıldı. Baktım birsürü kumaş ta var. Ceket mi yapsam, derken onu da capelet olarak kestim. Kumaş arttı. Artanla yine bir şapka kestim.



Devamı için başlığa tıklayın.







       Sonra hiçbirşey yokmuş gibi kapıyı kapatıp kahvaltımı yaptım. Sonrasında yemek, dolap düzeltmece, derken akşam oldu. Annemin Naz' a ördüğü elbise ve bereyi süsledim. Çok tatlı oldular. Ayrı bir postta yazarım bunu.



       Bu gece kestiklerimi diktim. Oğlumda prova yaptım. O da "anne artık bir prova mankeni al, parasını ben vericem", dedi. O kadar bıktırmışım çocuğu... Dedim ki; "zaten omuzların benden geniş, göğüslerin de yok, hiç güzel durmuyor üzerinde. Sürekli prova çıkıyor". "Portakal koyalım", diye dalga geçti benimle :)





Bu daha önce diktiğim şapkam. Aynı kumaştan capelet te diktim.





Kürk şapkanın şöyle bir görünüşü. Altında da üstteki şapkanın kumaşından diktiğim capelet.



       Neyse hepsi bitti. Agraf, düğme, baskı ve ufak rötuş işleri var. İçime de sindi. Ardından odanın içler acısı haline baktım. Böyle bırakırsam gece uyuyamayacağım. Süpürdüm, topladım.



 Ohhh, dedim.

back to top