31 Temmuz 2010 Cumartesi

0

Sevgili Günlük- Cunda' dayız 1

 



       Evet, Çarşamba'dan beri Cunda'dayız. Otelimiz fotoğraflarda göründüğünden çok daha güzel çıktı. Odalardaki konfor, estetik ve teknoloji muhteşem. Her detay düşünülmüş. Oda sayısı az olduğu için hizmet te olağanüstü hızlı ve düzgün. Oteli ben bulduğum için, eşimle konuşurken sürekli kendime pay çıkarıyorum, o başka :) Bu arada Yaprak Dökümü' nün Tahsin'i "Ahmet Saraçaoğlu" ve eşi, Haneler'in Yaban'ı  "Fırat Doğruloğlu",  "Melisa Sözen" ve eski bir devlet bakanımız da buradalar.



        Perşembe akşamı güneşin batışını izlemek üzere Şeytan Sofrası'na gittik. Fakat nasıl bir izdiham anlatamam. Bütün Ayvalık'taki insan ve araçlar oradaydı sanki. Farkında olmadan süper bir zamanlamayla, gittik, oturacak yer bulduk, 3 dk.ya kalmadan güneş battı ve biraz dolaşıp otele döndük. Eşim, "gidince kimseye Şeytan Sofrası'na gidin demeyeceğim. Herkes birbirine söylediği için gereksiz ünlenmiş, nereye o kadar yüksekten baksan etkilenirsin" , diyerek  olayı bitirdi. Doğruyu söylemek gerekirse ben de beklediğimi bulamadım. Güneşin batışını bizim oralardaki tepelerden de aynı ekilde izledik çoğu kez, belki ondandır. İnsan kalabalıklığı ve gürültüsü dolayısıyla büyüsü bozuldu belki de bilemiyorum...
       Denizden babam çıksa yerim cinsinden olan oğlumla ben, deniz ürünlerine doyduk bu gece. Cunda'ya gidip yenecekler arasında kabakçiçeği dolması (çok çok sevdik), değişik otlar (deniz börülcesi,  asparaça, hindiba, turp otu) midye dolma, kalamar, tekir balığı yedik. Daha tadına bakmadığımız onlarca ot ve adını duymadığım balık çşidi vardı. Cunda'ya özel Papalina balığı istedik ama mevsimi değilmiş. Tekir balığını da ilk kez yedik. Mis gibi deniz kokan, görüntüsü barbuna benzeyen, bence barbundan çok daha lezzetli bi balıktı. Servis te çok ilgili ve hızlıydı.
      


       Fotoğrafları dün akşam yemeği için gittiğimiz Cunda merkezde çektik. Ününü çok kişiden duyduğumuz  Bay Nihat'ta yiyecektik ama reservasyonsuz düzgün bir masa bulmamız mümkün olmadı. Pazartesi' ye kadar da dolu deyince, yine daha önce nette gördüğüm , meşhur Taş Kahve'nin hemen yanında,  Artur'da karar kıldık. Bir de Deniz Restaurant vardı ününü duyduğum. Onu henüz denemedik.



       Yemeğin üzerine Taş Kahve'de güzel bir dibek kahvesi içelim, dedik ama yer bulmak ne mümkün. Kahve keyfimizi yarın akşamüstüne erteleyip, hediyelik alışverişimiz için Cunda Sahil Pazarı' na daldık. Aşağıdaki vitrin pazardaki bir sokaktan. Otantik giysiler satan bir dükkandı. O dikiş makinasına bayıldım.

Adım başı görebileceğimiz deniz kabuklarından yapılan hediyelik eşya tezgahları büyüleyici güzellikteydi.

Seni sevdim Cunda :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top