30 Aralık 2010 Perşembe

0

Ateistler, güçlü insanlar

Ateistlerin çok güçlü insanlar olduklarını düşünüyorum. Sağlam insanlar, kafaları yürekleri sağlam. Ben onlardan değilim, nedenini anlatacam şimdi.

Giriş olsun mevzuya: Hiçbir dine inanmıyorum. Bu inanmama halinin adı sanı nedir, zerre umurumda değil. Yeni bir durum da değil üstelik. Böyle cümlenin tam işaret ettiği yere gayet rahat odaklanarak beyan ederim ki, altı yaşından beri halim budur. Altı yaşımın yaz aylarında beni, ailede herkes Yasin okuyor Kuran biliyor diye Kuran kursuna yollamışlar. Aynı gün ben bi daha gitmeyecem diye dönmüşüm eve. Döndüm, düzeltiyorum. Hocaya neden başımızı örtüyoruz?diye sordum, o da Allah emri dedi. Ben de neden Allah saçlarımı göstermemi istemiyor dedim.. vs vs.. Bu sorunun malum, makul bir cevabı yok. İnanç meselesi. Ben inanmadım.

Kuran'ı farklı çevirilerden defalarca okudum, bil de öyle konuş diye. Aklıma değil ama bazen içime sinen çok sözü olduğunu gördüm. İnsanız ya sonuçta, bir yerinden yakalıyor. Ama yüz elli yerinden bırakıyor o ayrı. O da benim edepsizliğimden olsun hiç mühim değil. Yine aynı gönül ve vicdan rahatlığıyla beyan ederim ki, evet ben hiçbir dine inanmıyorum.

Allah fikri de pek yakinim değil. Dil alışkanlığı, içine doğduğum kültür alışkanlığı, sosyolojik müslüman mıyım neyim bilmiyorum belki de bunun alışkanlığı, aman allahım diyorum, allah layığını versin he mi diyorum, ve lakin, allah belanı versin! dememeye azami dikkat gösteriyorum. Bela okumayın derdi anneannem.

Tamam ateist faslına geliyorum. Benim için bi galaksi ruhuna inanmak çok kolay. Hatta bi uçan spagetti canavarına bile gayet ciddi inanacak potansiyelim mevcut. Uzay 1999 diye bi dizi vardı ben çocukken, Ay çekip gidiyordu, ayrılıyordu Dünya'nın yörüngesinden. Üzerinde bi ay üssü kurmuşlar, içinde bi ton insan var. Onlar da mecburen çekip gidiyorlardı. Uzay boşluğunda bi tür uzay gemisine dönüşen aydede ile alemlere akıp, maceradan maceraya koşuyorlardı.

Evrenin, yaşamın ve akla hayale gelebilecek ya da gelemeyecek her şeyin yaratıcısı olan tanrının şu kıytırık gezegendeki az bi zeka sahibi canlıların saçıyla başıyla uğraşabileceğine inanmayan ben, aydedenin uzayda fink atabileceğine inandı. Ve galiba, galaksi ruhuna iman edişimin de aslı astarı budur. Başladığı yer.. bak imanın kaynağı bir tv dizisiydi diyorum, hesap et.

Öyle ya da böyle, bir tanrı fikrine hiçbir zaman karşı çıkmadım. Aksine (ve gayet açık ki şu saatte, firari aydedenin hatrına) çok da romantik geldi bana. Çok da gizemli. Bilinmeyen bir varlık!

Belki ben de bu gizemli varlığı hayal dünyama havale edip mesut bahtiyar yaşar giderdim ama bir gün babam öldü. Yatağında öldü, en son benim haberim oldu. Söyleyememişler. Neyse, ben onu bi kez daha görmek istedim ama yok bırak yapma falan dediler. Dinlemedim. Babam beni alnımdan öperdi, ben de onu alnından öptüm. Soğuktu. Ve galiba biraz da beyaz. Kanı çekilmiş, soğumuş. Orada, yatakta yatan biri var, babama benziyor, ama sanki o değil. Can çekilmiş. Ya da ruh. Bi şey bırakıp gitmiş onu.

Yok be yahu, yani buradan işte ruh var şu bu falan o mevzulara girmeyeceğim. Ne bileyim ben. O an şuna inanmak istedim: Babam bedenini burada bıraktı, başka bi yere gitti ve orada çok iyi. Sarı gelin'i dinliyor, bi kadeh rakı, annem yine ıspanaklı böreğini yapmış, bi şekil yollamış.. hatta yok ama bundan çok daha keyfi yerinde, çünkü koskoca bir semaver çay demlenmiş, babam da bir sigara yakmış falan filan..

Ben onun yok olduğa inanacak kadar güçlü olamadım. Galaksi ruhuyla birlikte alemlere aktığını düşünmek bana daha iyi geliyor. Bak daha annem giderse ne halt yerim bilmiyorum. Asıl babam naapar onu hiç bilmiyorum. Sonra bi ara gidip görmek istiyorum o ayrı.

Ateistler benim asla olamayacağım kadar güçlü, sağlam insanlar. Kaçacak sığınacak bi şey aramak yerine..
Neyse ne işte. İyi insanlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top