20 Ekim 2009 Salı

0

Sevgili Günlük- Seçmeler...

       Hafta sonu annemlere mangala gittik. Annemle babamın da 40. evlilik yıldönümleriydi. Biz orada olduğumuz için çıkamadılar tabii :) Babam, "olsun hanım, ben de seni yarın yemeğe götürürüm", dedi, bize nispet yaparcasına. Hepimiz oradaydık. Erkek kardeşim de gelmişti. Güldük, eğlendik...



Bu sözü unutan ben, dün akşam üzeri annemleri aradım. Sonra yine aradım, yine aradım, evde yoktular. Cepten arayacaktım ki aklıma yemeğe çıkmış olabilecekleri geldi. Oğluma bu tahminimi söyleyince, bu ara sık sık hastalanan anneannesi ve dedesi için, " aman acile gitmiş olmasınlar da" deyip, içime kurt düşürdü. O arada kardeşim aradı, annemlerin yemeğe çıktıklarını teyit etti, ben de "ohh" dedim.



       Biz onlara bir sürü romantik yer tavsiye etmiştik. Annem babama ben gezmek istiyorum deyince, alışveriş merkezine gitmişler. Yapı market gezmişler :) Sultanahmet Köftecisi'nin romantik  :) ortamında babam anneme tektaş hediye etmiş. Geçen anneler gününde babamın aldığı yüzüğü kaybedip, ona hala söyleyemeyen annem, bunun acısıyla "bunu yapmayacaktın", demiş. Babam da annemin bu sürprize bayıldığını düşünerek gurur olmuş.

(Babacım blogumu okumuyorsundur umarım.)



       Neyse hafta sonu Ada' yla bol bol oyun oynadık. Oyunu bizzat rol alarak oynamayı çok seviyor. Sen şimdi şusun, şimdi busun denildiğinde, anında rolden role giriyor. Hayal gücü çok geniş, şimdiki tüm çocuklar gibi. O kadar güzel rolüne adapte oluyor ki, ondaki heyecanı gördüğümde içim kımıl kımıl oluyor. Ne güzel şey çocuk olmak. Ne güzel şey Ada' nın teyzesi olmak. Artık büyük tuvaletini de sorunsuz yapabiliyor. 3-4 gün saklıyordu, kakasından korkuyordu. İki haftadır normal insanlar gibi vaktinde ve tuvalete yapabiliyor. Bu alışkanlığın tam kreşe başlamasıyla eş zamanlı edinilmesi de ayrıca sevindirdi hepimizi.



       Neyse işte hafta sonu Ada'yla masal oynadık. Masal oynarken o masalı tiyatro şeklinde oynuyoruz ve bu onun çok hoşuna gidiyor. Geçen sefer onun deyimiyle "Kalpli Kurttan (kötü kalpli kurt) Kaçan 3 Küçük Civcivi" oynamıştık. En hoşuna giden civcivlerin evlerinin yıkılması olayıydı. Yerlere yattı gülmekten. Sonunda kurt bacadan girip kaynar suya düştüğünde, "artık arkadaş olalım, yeme bizi, kurdu öpelim" diye olayı mutlu sona bağladı kendiliğinden. :)



       Bu seferki masalımız Hansel ve Gretel' di. Berkehan oduncu babamızdı. Ada Hansel, ben de Gretel'dim. Ebru (Ada'nın annesi-kardeşim) karşı koltukta Naz'ın yemeğini yediriyor, Naz gözlerini kocaman açmış bizi izliyordu. Oduncu babamız odunlarını keserken, biz Hansel' le sarılıp uykuya daldık. Oduncu babamız saklandı ve ben telaşla uyanıp "Hansel uyan uyan babamız yok" diyerek onu uyandırdım. Ada etrafına müthiş heyecanla bakıp, annesini gözüne kestirip sevinçle bağırdı:



"OLSUN ANNEMİZ VAR" :) :) :)



       Hepimiz koptuk, yerlere yattık. Bu sahneyi defalarca oynayıp, odadaki anneyi, babayı, dayıyı vs... gelen geçeni binbir güçlükle yok sayıp, nihayet pastadan, çikolatadan yapılma evin içine girip, cadı kadına kendimizi kafese kilitlettik. Babamız bizi kurtarmaya geldi ama Ada inatla kafesten ve pastadan evden çıkmak istemedi :) Bu masal da bu şekilde bitti. :)



HAMDİCİK :)



       Geçenlerde aldığım bilekliği görünce oğlum, "aaaaaa hamdicikli kolyenle takım olmuş", dedi. "Hönkkk" diye kaldım. Sonradan anlaşıldı ki, 2 yıl önce eşimin aldığı yusufçuklu  kolyeden bahsediyormuş.

Hamdicik = Yusufçukmuş yani :)

(Bu arada oğlum 14 yaşında :) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top