10 Aralık 2009 Perşembe

0

Sevgili Günlük- İhmal Ettim Seni

       Ara vermeler, boyunluklar (daha bitmedi) derken ne zamandır "sevgili günlük"  postlarımı yazamadım. Bu arada çok şey oldu.



       Geçen Cumartesi ailemizin ilk kız torununun erkek arkadaşının ailesi tanışma yemeğine geldiler. Güzel, sıcak bir akşamdı. Önümüzdeki günlerde nişan olabilir ve ben ne giysem derdine düştüm bile. Çok sıkışmadan birşeyler yapmam lazım.



(Görselin ana kaynağını bulamadım. Hep benim gibi kullananlar çıkıyor)



       Oğlumun ilk sınavları bitmek, ikinciler başlamak üzere ve hayatımızda ondan görmediğimiz notlar alıyor. Hiçbir zaman notla korkutup, ölçmediğimiz için rahat rahat söylüyor ve biz bu arada dengeyi kurmakta zorlanıyoruz. Çok mu rahatız, daha sıkmalı mıyız? Sıksak daha ne yapabilir? Yemek sonrası hemen odasına geçip, istikrarlı bir şekilde ders çalışıyor, bu yıl tekrar olayının önemini idrak etti, her akşam düzenli tekrar yapıyor. Özellikle İngilizce. Gerçekten de İngilizcesi çok iyi, çok fark attı. En azından geçen 3 yıl speaking dersi almış olmalarına rağmen telaffuz güzel fakat konuşması bu kadar akıcı değildi. Şimdi konuşma dilinde de çok ilerleme var. Fen Bilgisi bugüne kadar süperdi, bu yıl Fizik-Kimya-Biyoloji ayrılınca biraz bocaladı. Ondan kaynaklanan bir hayal kırıklığı var. Türkçesi çok iyiydi, fakat bu yıl Edebiyat dersiyle karşılaşınca hiç hoşlanmadı. Geçenki sınava birlikte çalıştık. Ben bilgilerimi tazelemenin sevincini, hazzını duydum edebi sanatları çalışırken, o da "hayatta bunların bana ne faydası olacak", diye köpürdü durdu.



       O ara aklıma geldi de; üniversitede vizelerin en şiddetli, peşpeşe, yıkıcı dalgaları zamanlarında ben kütüphaneye kapanır, Fuzuli' nin beyitlerine dalar, o da yetmezmiş gibi beğendiğim beyitleri deftere geçirir, o da yetmezmiş gibi kitapları yüklenip eve taşır, sabahlara kadar okurdum. Aşık falan da değildim oysa. Başka birşeydi o... Ertesi gün herkes çalışmış olduğu halde yusuf yusuf vizeye girerken, ben şiirler, beyitler okuyup onları sinir eder, onlardan daha iyi ve zorlanmadan geçirirdim sınavları. Bir büyüsü olmalı edebiyatın...



       Şehit haberleriyle yıkıldığımız o günün akşamı gelen bir telefonla daha da üzüldük. Burada tanıdığımız bir ailenin 22 yaşındaki oğlu ve yanında aynı yaşlardaki iki arkadaşı daha trafik kazası geçirmişler. İki genç vefat etti, diğeri de yoğun bakımda ve pek iyi değilmiş. Şehit haberlerinin üzerine bu...



       Ben ölümlerde ölenlerden çok geride kalanlara üzülürüm. Ölenin zaten ölümüne üzülmek gibi bir durumu yoktur, o başka aleme, önündeki ikinci hayatını beklemeye gitmiştir. Oysa kalan için özlemek nasıl tarifsiz ve çaresiz bir acıdır. Hele ki bir anne nasıl yaşar bu duyguyla. Allah kimseye evlat acısı göstermesin, çok üzüldük, çok.



       Dün akşam yarım kalan boyunluklarımı tamamladım. Gri ve ekoseli bir seri geliyor yakında... Sonrası ne zamandır aklımda olan ve malzemelrini de daha önce aldığım, sürpriz bir çalışma yaptım. Oldukça geç başladım ona. Oğlum iyi geceler demek için geldiğinde yeni başlamıştım, oradan biliyorum. Yoksa çalışırken saat kavramını unutuyorum, zaten unutmak istiyorum kasılmamak için. Bitirip diğer odaya geldiğimde saat 1.30 olmuştu ve mutlu ve gururluydum :)



       Bugüne yetişmesi gereken bir kapı süsü siparişim var. Son çayımı da içip ona başlayacağım.

Size de bana da kolay gelsin.



      



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top