27 Ekim 2010 Çarşamba

0

Hazin bir öykü: "Yemişim İmajını"

Açılış: Tespit yapıcam.

Çocukken ortada anlaşılamayacak pek bir şey yoktu. Ne insan ne mekan ne vaka. Ne görüyorsan oydu bütün olan biten. Sonra biraz büyüyünce bunlar anlaşılmaz olmaya başladı. En çok da insanlar. Ama bu hal çok uzun sürmedi, çünkü büyüyen insan yavrusu burçları öğrendi. Mevzuyu bu noktada kesin çözüme kavuşturup huzura eren çok insan oldu, ama hakikaten çok oldu. 12 tür insan vardı, ve bunların alayı "ay tıpkı ben" diye tasdik ettikleri bir ayrıma tabi tutulmuşlardı. Dolayısıyla, ayrımın doğallığından kimse işgillenmedi. Hem ne güzel herkes birbirini anlıyordu. Olmaz yav öyle şey diyenlere "yükseleni şey onun ondan öyle" dendi, konu kapandı. Kapsamlı bir burç bilgisine sahip olan herkes, diğer herkesi anladı pek bi güzel.



Sonra bunların üstüne bir de "imaj hiçbir şeydir susuzluk her şey" aydınlanması geldi. (Buna imaj çağı desek mi kanka naapsak?) İmaj çağında belli imajın insanlarını anlayamamak diye bir şey söz konusu bile değildi. Onlar misal hep aynı renkte, aynı tarzda giysiler giyinirlerdi. Saçları kokuları takıları birbirine benzerdi. Hatta benzemezdi, aynısı olurdu. Aynı şeyi dinlerlerdi, aynı şeyi okurlardı, içerlerdi, yerlerdi, aynı şekilde aşık olurlardı. Aynı pozu verirlerdi her fotoğrafta. O kadar aynıydılar ki, aynı hedef kitlenin bir örnek neferleri olarak aynı hapları yutarladı, aynı şeyleri söylerlerdi. Çok iyi anlarlardı birbirlerini.



Çakma imaj çağında ise "yemişim imajını" ekolü sildi süpürdü ortalığı. Anlaşılamıyor olmak, anlaşılamamak büyük sükse yaptı. Ve en büyük iltifat, en yüce yüceltme, birine "anlayamıyorum seni" demek oldu. Ayrıca, yeri gelmese de belirtmek isterim ki: Hem imaj çağında hem de çakmasında insan evladının haleti ruhiyesini anlamak için uğraşan bilim insanlarına bir tür falcı ve hatta büyücü muamelesi yapıldı. (Ki onların bir kısmı da, çıkıp bi temiz hava alsa hiçbir şeyciği kalmayacak içi daralmış insanları çözümlemekle, terapilerden terapi beğendirmekle desteklediler bu muameleyi.)

Ancak bu çakma imaj çağının en hayırlara vesile olan yanı, anlaşılamayan, anlamayan ve bu marifetleriyle gurur duyan insanlarda bunaltı yaratması olmuştur. Birçok can fena halde ve hakikaten çok bi sıkılmıştır, daralmıştır ve bir 'yemişim imajını, imajı' haline getirdikleri 'duruşlarını' sorgulamaya başlamışlardır.

Sonuç şöyle bir şeydir: "Ne ki şimdi bu?"

İşte bu: "Kimse kimseyi çok iyi anlayamaz" durağının birkaç durak öncesidir.
(Aradaki durakları yürüyerek aşmak ve bu durakta çok fazla takılmamak tavsiye edilir. Çünkü "kimse kimseyi cok iyi anlayamaz" durağı çölde bir vaha gibidir, mutlu eder insanı, rahatlatır. Zaten kimse kimseyi çok iyi anlamıyorsa ne gereği vardır çöllerde kaybolmanın. Ama malum, çölün ötesini merak etmek güzel bi şeydir.)

Kapanış: Tespit bittii..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top