13 Temmuz 2012 Cuma

0

Chanel 2012/2013 Sonbahar-Kıs Couture Defilesi Grand Palais Çıkısı

Final sınav haftam olduğu için bu hafta gönderi yapamadım. Ama açığımı ivedilikle :) kapatacağım. Zira sınavlarıma rağmen attraksiyonlarımı aksatmadım.


Geçen hafta Paris'te 2012/2013 sonbahar kış defileleri yapıldı. Ben de Grand Palais'de gerçekleşen Chanel'in Haute Couture defilesine gitmeye karar verdim.


Defilenin Dosyası
Öncesinde de bir arkadaşıma uğradım. Muhabbetin uzaması ile defilenin çıkışına ancak yetiştim. Yanlış bir şey anlaşılmasın, girişine yetişsem de kapıdan fotoğraf çekmeye çalışan paparazilerden farklı bir durumum olmayacaktı. Neyse sonuna gittim. Defileye katılan kişilerden çoğu çıkmıştı, ama "baba" içerideydi. Karl Lagerfeld...
Derhal oradaki güvenlik görevlilerinden biri ile dillere destan Fransızcamla iletişime geçtim. Mümkün olan tüm iletişim kaynaklarımı kullanarak (pek çok dilde sözlü iletişim, işaret dili, sessiz sinema usulü canlandırma, pandomim mimikleri vs.) bir şekilde Karl'ın arabasının yerini öğrendim. Bu demek oluyordu ki, o adam bu arabaya binecek!

Tabii ki herkesin yığınlar halinde beklediği kapının aksine, çok sakin, forklift ve kamyonların show malzemelerini taşımak için giriş yaptığı, ana caddede olmayan yan kapıdan çıkacaktı. Oraya gittim, benim gibi ufak çaplı cin :) 3-4 genç arkadaş daha vardı. Bu küçük kalabalıkta bile tabii ki benden başka bir Türk daha vardı ve tabii ki baba tarafından hemşehri çıktık. :)


Karl'ın K plakalı lacivert Rolls Royce'u



Evet boynumda asılı bir Canon eos 7d, elimde bir Balenciaga alışveriş poşeti, ama içerisinde Türkiye'den özel olarak gönderilmiş 3 kg yeşil erik, toplam 5kg'lik bir ağırlıkla 1 saat Karl Lagerfeld'in çıkmasını bekledim. Çıktı, arabası ile tam önümden geçti, ben gördüm. :)

Boyum halen aynı, uzamamış. Bari kilom azalsaydı.. :)
O da olmamış...

Arabası ile geçerken fotoğraf çektim. Size de ancak siyah film camlı araba fotoğrafları var, onları gösterebileceğim. Zira yüzünü görmek isteyenler için Google görseller var. (Diyerek yüzünü çekememiş olmamın ezikliğini örtbas etmek istiyorum...)


Karl Lagerfeld

Günün özeti olarak; Karl'ın arabası, defileden çıkan ikonalar, kokonalar, modeller, onlar bunlar ve yeşil can erik...


Ve işte günün fotoğrafları...





Ulla Parker karşınızda. Sarah Jessica Parker edalı, nefis beyaz Chanel elbiseli, Balenciaga babetli, Hermes çantalı bir New York'lu. Elbisenin inci detayları çoook zarif. "Defileden her çıkan derhal telefonla konuşur" diye bir kural varmış, öğrenmiş oldum. Bakınız diğer fotoğraflara, yanılmadığımı bizzat görünüz.









Yuvarlak, hatta deyim yerindeyse tostoparlak gözlük trendi gümbür gümbür geliyor. Söylemedi demeyin.



Ve karşınızda bakmaya doyamadığım bir elbise, Rus model Elena Perminova'nın üzerinde. Derhal elimde fotoğrafın çıktısı ile, bir terzinin kapısını çalarak aynısını kendime diktirmek ve ilk olası okazyonda giyerek kasıla kasıla ortalıkta salınmak gibi bir hayalim var. 
Elbise Ulyana Sergeenko imzalı.





Asla böyle bir elbise ile böyle bir çantayı birlikte kullanmazdım. Yine de şaşırtıcı şekilde muhteşem bir tarz, "look" olmamış mı?




Müthiş çiçek dokulu etek uçları... Ve altından belli belirsiz çıkan tül kuyruğu...





Ayrıca kızcağımız çok mu güzel, bana mı öyle geliyor? Yok yok, alenen taş bebek.



Anneciğim içine astar giysen daha mı iyiydi sanki.. :)

Ve şimdi de karşınızda Chanel ve pek çok markanın modelliğini yapmış, Vogue gibi dergileri süslemiş Caroline de Maigret. Böyle dediğime bakmayın, yerli yabancı modeller konusundaki bilgim çok sığ. O kadar sığ ki, kadının fotoğraflarını çekerken adını sorup, kodlattırdım. Ardından çevremdeki herkesin deklanşör ve "Caroooliiiineee" seslerini fark ettim. Caroline son derece mütevazi adını kodladı bencağıza. :) Sıfır makyaj, dağınık saçlar, sade bir elbise, deri ceket, tarz bir Mulberry çanta ve düz sandaletler. Kırmızı kar yağsa Türk bir model, bırakın Chanel'i, x bir defileye böyle gitmez.






Ve Caroline'den sonra yeni, tam zıttı denilebilecek bir stil: "Şaşaada sınır tanımam."






"Ayrıca Louboutin'in 16cm'lik topuklularıyla gık demeden yürürüm."




Dolgu topuğu yazlık açık ayakkabılar dışında sevmeyen biriydim. Ama doğru tarz ayakkabılarda kullanılan dolgu topukları göre göre daha bir sever oldum. Bknz. pembe püsküllü elbise altındaki yandan püsküllü kirli beyaz çizmeler.





"Defileden çıkınca derhal telefonla konuşulur" geleneğinin takipçilerinden.




Ve ortalıkta dolanan küçük kızlar.





Bu yıl tütü etekleri günlük hayat kullanımında daha bir görür oldum. Hatta son Türkiye seyahatimde, Cengiz Abazoğlu koleksiyonunu görmek için mutlaka uğradığım Adil Işık'ta yerlere kadar olan versiyonunu gördüm. Üzerine beyaz bir tişörtle gerçekten alternatif bir şıklık.

Şimdi de karşınızda Lady Gaga'nın hala kızı. Baba tarafından hısım akraba olurlar, adeta. :) Şu an kendisi bu bayağı esprimi okusa gerçekten benden nefret ederdi. Zira internet aleminde kendisinden "muse" (ilham perisi) diye bahsediliyor. LV, Givenchy ve bilumum büyük moda evi defilelerinin her daim davetli listesinde. Michelle Violy Harpers...



Daha az önce yuvarlak gözlükler gümbür gümbür geliyor, demedi demeyin demiştim. Buyrunuz.




Mavi çanta Moynat. Hocalarımdan bir tanesi, kuruluşu 1849 olan bu Fransız çanta markası için, çok yakın zamanda Hermes kadar popüler olacağı iddiasında bulunmuştu. Plastik tabanlı, şeffaf plastik bantlı ayakkabılar için lal oldum, bir şey diyemeyeceğim.






Soldaki ayaklarda tabanı bordo bir dolgu topuk ve sağdaki ayaklarda bir Louboutin klasiği, Pigalle.



Bu Chanel taçtan istiyorummmm! Tüylü aksesuarlara oldum olası bayıldım.



Ve Karl Lagerfeld, Rolls-Royce'unun arka koltuğuna kurulmuş, Grand Palais'yi terk ediyor. Bir eliyle beyaz elbisesinin eteğini kaldıran koket Fransız'ın hemen arkasından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top