25 Şubat 2013 Pazartesi
0
Dindar nesil yetiştirmek istiyorlardı ama bu gidişle korkak bir nesil yetiştirecekler: Öpücükten korkan nesil.
Cahit Külebi’nin “Hikaye” şiiri de sansürlenmiş, son halimiz budur. Şiirin
“Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!” dizeleri çıkarılmış, yerine üç nokta konmuş.
Sakıncalı bulunmuş “öp biraz!”
Belki de o sonundaki ünlem işaretini sakıncalı bulmuşlardır. Davetkar, baştan çıkarıcı, tehlikeli bulmuşlardır. Aşırı tahrik unsurları içeriyordur belki, kim bilir? Sakin sakin “öp biraz?” deseymiş, belki kurtarırmış sansürden kendini. Ama böyle şevkle ve bırakın söylemesini, düşünmesi bile ayıp, şehvetle o ünlemi kondurunca sonuna.. olmamış.
Ben aslında Şeker Portakalı’nı müstehcen bulup hakkında soruşturma açtırdıklarında bundan daha saçma ve hatta daha komik bi şey olamaz demiştim ama yanılmışım. O yüzden şimdi büyük konuşup hayır artık bundan ötesi olamaz falan demiyorum. “Öp biraz” sansürü kafanın nerede duracağı meçhul.. ama misal Orhan Veli’de bir mola verseler?
“Kim görmüs, ama kim, Eleni'yi öptüğümü, yüksek kaldırımda, güpe gündüz?” desin Orhan Veli, bizim sansürcü kafa kulaklarına kadar kızarıp bozarsın. Edebi ahlakı imanı, ruhunu teslim etsin iki dizeye. Belki kurtulur şiirler gazabından.
Heykele sansür, kadın omuzuna sansür, dekolteyi hiç saymıyorum.. kitaba, şiire, tiyatroya, sinemaya, dizilere sansür. Öp biraz’a bile sansür. Sanki baktıkları her yerde cinsel mesajlar görüyorlar. Sanki sadece bunlara görünen bi tür Da Vinci şifresi var, görür görmez tanıyıp üstünü örtüyorlar.
Şimdi siz Hikaye’ye sansür uyguluyorsunuz ya, kendi hikayenizi anlatmaya başlıyorsunuz demektir. İçinde dokunma korkusu olan, öpücük korkusu olan, heykel sanat kitap şiir edebiyat hayat korkusu olan bir hikaye.
Şimdi siz sansürlediğiniz yerlere üç nokta koyuyorsunuz ya, aslında duygularıma tercüman oluyorsunu. Üç nokta sansürcüleri sizi.
Sakıncalı "Öp biraz!"
Dindar nesil yetiştirmek istiyorlardı ama bu gidişle korkak bir nesil yetiştirecekler: Öpücükten korkan nesil.
Cahit Külebi’nin “Hikaye” şiiri de sansürlenmiş, son halimiz budur. Şiirin
“Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!” dizeleri çıkarılmış, yerine üç nokta konmuş.
Sakıncalı bulunmuş “öp biraz!”
Belki de o sonundaki ünlem işaretini sakıncalı bulmuşlardır. Davetkar, baştan çıkarıcı, tehlikeli bulmuşlardır. Aşırı tahrik unsurları içeriyordur belki, kim bilir? Sakin sakin “öp biraz?” deseymiş, belki kurtarırmış sansürden kendini. Ama böyle şevkle ve bırakın söylemesini, düşünmesi bile ayıp, şehvetle o ünlemi kondurunca sonuna.. olmamış.
Ben aslında Şeker Portakalı’nı müstehcen bulup hakkında soruşturma açtırdıklarında bundan daha saçma ve hatta daha komik bi şey olamaz demiştim ama yanılmışım. O yüzden şimdi büyük konuşup hayır artık bundan ötesi olamaz falan demiyorum. “Öp biraz” sansürü kafanın nerede duracağı meçhul.. ama misal Orhan Veli’de bir mola verseler?
“Kim görmüs, ama kim, Eleni'yi öptüğümü, yüksek kaldırımda, güpe gündüz?” desin Orhan Veli, bizim sansürcü kafa kulaklarına kadar kızarıp bozarsın. Edebi ahlakı imanı, ruhunu teslim etsin iki dizeye. Belki kurtulur şiirler gazabından.
Heykele sansür, kadın omuzuna sansür, dekolteyi hiç saymıyorum.. kitaba, şiire, tiyatroya, sinemaya, dizilere sansür. Öp biraz’a bile sansür. Sanki baktıkları her yerde cinsel mesajlar görüyorlar. Sanki sadece bunlara görünen bi tür Da Vinci şifresi var, görür görmez tanıyıp üstünü örtüyorlar.
Şimdi siz Hikaye’ye sansür uyguluyorsunuz ya, kendi hikayenizi anlatmaya başlıyorsunuz demektir. İçinde dokunma korkusu olan, öpücük korkusu olan, heykel sanat kitap şiir edebiyat hayat korkusu olan bir hikaye.
Şimdi siz sansürlediğiniz yerlere üç nokta koyuyorsunuz ya, aslında duygularıma tercüman oluyorsunu. Üç nokta sansürcüleri sizi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder